AlesHDquiz

ALES 2017 Sonbahar Sözel Soruları

ALES 2017 Sonbahar Sözel Soruları

#1. Beyoğlu’nu Beyoğlu yapan renkli pasajlar, gezginlerin keşfini bekleyen birer hazine gibi. Eskiden sokakları ve caddeleri birbirine bağlamaya yarayan pasajların günümüzde kimi mağazalara, kimi kafelere, kimiyse sinema ve tiyatro salonlarına dönüşmüş durumda. Atlas Sineması’nın bulunduğu Atlas Pasajı, onun tam karşısındaki Halep Pasajı, eski 45’lik plaklardan Türk kilimlerine birçok hediyelik eşya bulabileceğiniz Avrupa Pasajı ve İstanbul’un en eski şapkacılarından Madame Katia’nın dükkânının bulunduğu Hazzopulo Pasajı, İstiklal Caddesi üzerindeki onlarca pasajdan yalnızca birkaçı. Bu parçada Beyoğlu’ndaki pasajlarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

#2. Aşkın nörobiyolojisi alanında çalışanlara göre beynin “ödül sistemi” olarak adlandırılan ve dopamin hormonu salgılayan kısımları, aşk ile birlikte aktifleşiyor. Başka bir ifadeyle beynimiz, âşık olduğumuz kişiyi “ödül” olarak görüyor. Özellikle de flört evresinde karşımızdakinden gelen bir söz, bir bakış veya bir gülümseme bu sistemi harekete geçirip bundan keyif almamıza, bir tohumdan ormanlar yeşertmemize sebep oluyor. Bu da bizde bu keyif hâlini tekrar tekrar deneyimleme isteği doğuruyor. Bazı psikologlar, bu nedenle aşkı, bir bağımlılık olarak tanımlıyor. Aşk sayesinde daha da artan dopamin hormonu, kendimizi iyi hissetmemizin yanı sıra enerjimizin yükselmesini ve konsantrasyonumuzun güçlenmesini sağlıyor. Âşık olduklarında şairlerin daha güzel şiirler yazmasında, müzisyenlerin daha güzel besteler yapmasında hep bu artış etkili oluyor. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

#3. parçadaki boşluğu anlam bakımından en uygun biçimde tamamlayan seçeneği bulunuz. Karşılaşan iki karıncanın durup birbirlerini incelediklerine tanık olmuşsunuzdur. Antenleriyle birbirlerinin kokusunu almaya çalışan bu karıncalar, aslında —-. Karıncaların kabuklarında birtakım kompleks hidrokarbon karışımları vardır. Bu kimyasalları koklayarak başka koloniden olanları ayırt ettikleri gibi, kendi kolonilerinin işçi veya kraliçe gibi farklı üyelerini de tanırlar.

#4. I. Büyük yırtıcıların doğaya zarar verdikleri gerekçesiyle yok edilmesi, sistemin dengesinin bozulmasına neden oluyor. Örneğin normalde boz ayı yoğunluğu bin kilometrekareye bir ayı düşecek şekildedir. Boz ayıların ortadan kaldırıldığı bölgeleri kısa zamanda siyah ayılar dolduruyor. Bu durumda da tek bir boz ayının yerine gelen onlarca siyah ayı doğada daha büyük tahribata yol açıyor. II. Kurtlar insanlarca avlandığı zaman çakalların sayısında artış meydana geliyor. Çakalların sayısındaki artış ise doğadaki çok sayıda küçük hayvanın çakallara yem olmasına ve dolayısıyla bazı hayvan türlerinin yok olmasına neden oluyor. II numaralı parçanın I numaralı parçayla ilişkisini aşağıdakilerden hangisi açıklar?

#5. verilen cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargıyı bulunuz. Uyku araştırmalarının öncülerinden Nathaniel Kleitman, öğrencisi Eugene Aserinsky ile birlikte Chicago Üniversitesi’nde 1953’te yaptığı araştırmalar sonucunda uykunun, beyin etkinliğinin büyük ölçüde durakladığı bir durumdan ibaret olduğu yönündeki genel kanıyı yıktı.


#6. Aşkın nörobiyolojisi alanında çalışanlara göre beynin “ödül sistemi” olarak adlandırılan ve dopamin hormonu salgılayan kısımları, aşk ile birlikte aktifleşiyor. Başka bir ifadeyle beynimiz, âşık olduğumuz kişiyi “ödül” olarak görüyor. Özellikle de flört evresinde karşımızdakinden gelen bir söz, bir bakış veya bir gülümseme bu sistemi harekete geçirip bundan keyif almamıza, bir tohumdan ormanlar yeşertmemize sebep oluyor. Bu da bizde bu keyif hâlini tekrar tekrar deneyimleme isteği doğuruyor. Bazı psikologlar, bu nedenle aşkı, bir bağımlılık olarak tanımlıyor. Aşk sayesinde daha da artan dopamin hormonu, kendimizi iyi hissetmemizin yanı sıra enerjimizin yükselmesini ve konsantrasyonumuzun güçlenmesini sağlıyor. Âşık olduklarında şairlerin daha güzel şiirler yazmasında, müzisyenlerin daha güzel besteler yapmasında hep bu artış etkili oluyor. Bu parçada aşk ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

#7. Aşağıdaki sözlüklerden hangileri ilk veya son yerlerinde yan yana gelmiş olamaz?

#8. Kmların altından kurtulmak yıllarımı aldı. Ölülerimi sonsuzluğa uğurladım. Arkalarında bıraktıkları fotoğrafları çerçevelettim, yazılarını kitaplaştırdım, mektuplaşmalarımızı bir dosyada topladım. Arşiv, ölümden sonra yaşamak demektir. Bu nedenle aşklarımı, sevgililerimi, sevdalarımı arşiv dışı tuttum. Zamana meydan okumak için değil, onunla dost geçinmek için. Bu parçaya göre yazarın bazı şeyleri “arşiv dışı” tutmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

#9. Yazmaktan söz ederken “hayatın alışılmış dokusu” dediği şeyin terimleriyle konuşur daha çok. Yazmayı bir kol emeği, bir el becerisi olarak görür. Yemek pişirmeye, dikiş dikmeye, çiçek derlemeye benzetir örneğin; kitabı çatmaktan, dokumaktan, demlemekten, budamaktan, makaslamaktan, yoğurmaktan söz eder. Yazının etlenip butlanmasından, yazıyla birlikte yaşamaktan söz eder. Dili de, bu süreci görünür kılacak biçimde kurgular: Sayısız ayraç, not, dipnot, dipnotun dipnotuyla karşımıza çıkar; dikiş yerlerini, makas izlerini, teğelleri özellikle ortada bırakır. Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

#10. Yazmaktan söz ederken “hayatın alışılmış dokusu” dediği şeyin terimleriyle konuşur daha çok. Yazmayı bir kol emeği, bir el becerisi olarak görür. Yemek pişirmeye, dikiş dikmeye, çiçek derlemeye benzetir örneğin; kitabı çatmaktan, dokumaktan, demlemekten, budamaktan, makaslamaktan, yoğurmaktan söz eder. Yazının etlenip butlanmasından, yazıyla birlikte yaşamaktan söz eder. Dili de, bu süreci görünür kılacak biçimde kurgular: Sayısız ayraç, not, dipnot, dipnotun dipnotuyla karşımıza çıkar; dikiş yerlerini, makas izlerini, teğelleri özellikle ortada bırakır. I. Romanlarımın, yazım sürecimi şeffaflaştıran bir kurgusu olduğunu düşünüyorum. II. Romanlarımda, yaşamın gerçekliğini sarsıcı bir dil kullanmaya özen gösteriyorum. III. Romanın güzelliğinin ona harcanan emekle doğrudan bir ilişkisi yoktur. Bu parçada sözü edilen yazarın yukarıdaki cümlelerden hangilerini söylemesi beklenmez?


#11. Agorafobi, XIX. yüzyıl sonunda modern kent deneyimiyle birlikte ortaya çıkan, mekânla ilişkili yaygın bir hastalıktır. Titreme, çarpıntı, ateş basması, ölüm korkusuyla kaskatı kesilmek gibi semptomlarla kendini gösteren bu modern korku, genellikle hastalar geniş alanlarda veya boş caddelerde yürürken ortaya çıkmaktadır. Hastaların korkusunu arttıran temel faktör, mekânın sınırlarının belirsizliğidir. Göz alabildiğine genişleyen, boyutları görme alanı içine sığmayan kent mekânları hastalardaki korkunun temel tetikleyicisidir. Ancak şaşırtıcı bir şekilde bu korku, açık alan olarak düşünülen diğer coğrafi mekânlarla (deniz, çöl, kır, vb.) ilgili değildir. Bu parçada agorafobiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

#12. Her yıl ortaya atılan yeni beslenme programlarına, piyasaya çıkan tonlarca yeni diyet ürününe ve bunların satışlarının katlanarak artmasına rağmen gelişmiş ülkelerdeki obez insan oranı yükselmeye devam ediyor. Her yıl başka bir “mucize diyet” moda oluyor ve birbirinden farklı beslenme önerileri havada uçuşuyor: “Daha çok lifli gıda tüketin!”, “Karbonhidratı azaltıp proteine yüklenin!”, “Mağara adamı gibi beslenin!”, “Kan grubuna özel yiyecekler yiyin!”… Fakat bütün bu önerilere rağmen nüfusun geneli önceki yıllara göre ne daha zayıf ne de daha sağlıklı. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

#13. parçadaki boşluğu anlam bakımından en uygun biçimde tamamlayan seçeneği bulunuz. Psikoterapi, psikolojik —- olan kişilere, bunların ne olduğunu anlamaları, kökenleri hakkında bir fikir —- ve bunlara uygun çözüm yolları bulmaları için öneriler —- her türlü yöntemi kapsar.

#14. Aşağıdakilerden hangisi kesin olarak doğrudur?

#15. Numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralanması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerektiğini bulunuz. I. Voltaire, bilge bir İtalyan’dan alıntı yapıp “En iyi, iyinin düşmanıdır.” demiş. II. Dağların doruklarına mı tırmanmalı dersiniz, yoksa alçakgönüllü bir tepenin eteğinden ulaşabilir miyiz ona? III. O zaman insan kendine yaşamın amacını nerede aramak gerekir diye sormalı. IV. Doğru gibi görünüyor fakat iyi de en iyinin düşmanı sanki. V. Küçük bir bakkal dükkânıyla yetinmek yerine marketler zinciri sahibi olmaya mı çabalamalı, yoksa tersi mi? VI. Tutkunu bodruma kapatıp birinciyi amaç edinirsen büyük olasılıkla dingin bir yaşam sürersin ama yukarıları zorlamadığından içinde hep bir şeyler eksik kalır.


#16. numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralanması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerektiğini bulunuz. I. Serbest ve sırtüstü yüzmede bacak çırpma daha çok dengeleyici görevi görür. II. Bacaklar düzgün bir biçimde çırpılarak vücudun yüzeye paralelliği sağlanabilir. III. Bu kuvvet yüzücünün ağırlık merkezi çevresinde hareket ettiğinden, vücudu suyun içinde hafifçe bükülür ve yüzeyle parallelliği bozulur. IV. Oysa, vücut su yüzeyine ne kadar paralel tutulabilirse, sürüklenme kuvvetinden o kadar az etkilenir. V. İşte tam bu aşamada bacaklardan yardım alınır. VI. Bu yüzme biçimlerinde yüzücü kulaç atarken suyun dışındaki kol yeniden suya sokulurken, diğeri bir itme kuvveti oluşturur.

#17. “Tanıdıklık yönü” denilen şey, patolojik olmayan bilinç durumlarının karakteristik bir özelliğidir. Karşımdaki nesneleri, örneğin; ev, sandalye, insan olarak görebilmek için bu kategorilere önceden sahip olmam gereklidir. Bu, deneyimlerimi daha çok ya da daha az tanıdık gelen bir kategoriler kümesiyle bağdaştıracağım anlamına gelmektedir. Tamamen yabancı bir çevredeyken gördüğümüz nesneler bize egzotik gelebilir. Ancak yine de gördüklerimizi bir ev, bir çalılık ya da bir elbise olarak algılarız. Sürrealist ressamların resimlerinde gördüğümüz eriyen saatleri, üç başlı insanları yine de saat ve insan olarak algılamamız gibi… Burada bize yardım eden şey, patolojik olmayan bilinç biçimlerini tanıdıklaştıran yöndür. Bunun nasıl işlediğini anlamanın en iyi yolu, patolojik vakalara bakmaktır. Capgras sendromunda hastalar, etraflarındaki insanları, eşlerini ve çocuklarını bile tanıyamazlar. Bu tanıdıklık yönünün bir açıdan kırıldığını gösterir. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmiştir?

#18. İstanbul’un önemli bir ticaret merkezi olması Fatih Sultan Mehmet’in büyük hedef ve hayallerinden biriydi. Ancak bu hedefe ulaşmak için dünya ticaretine yön veren aileleri İstanbul’a çekecek birtakım düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerekiyordu. Bunlar arasında söz konusu ailelere vergi kolaylığı sağlamak ve ticaret yollarını güvende tutacak askerî tedbirleri almak yer alıyordu. Ancak her şey Fatih’in planladığı gibi gitmezse hem düşük vergi geliri hem de artan askerî harcamalar ekonomik açıdan devleti zor duruma düşürebilirdi. Ayrıca şehre gelecek tüccarların yerli esnafın ticaretini sekteye uğratması riski de vardı. Bu riski ortadan kaldırmak için mevcut esnafı koruyacak kanunlar gerekliydi. Pek çok yönetici bu plan ve düşünceler karşısında korkuya kapıldı. Ancak Fatih kararlılığı sayesinde planlarını tek tek hayata geçirdi ve yapılan düzenlemeler kısa sürede meyvesini verdi. Öyle ki Fatih öldüğünde İstanbul çoktan onun hayaliyle nefes alabilen bir şehir hâline gelmişti. Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

#19. Araştırmacılar, Yeni Gine’de, üyelerinin dışarıyla hemen hiçbir bağlantısının olmadığı yalıtılmış bir toplulukta incelemelerde bulunmuşlardır. Kendilerine mutluluk, üzüntü, öfke, korku, iğrenme ve hayret duygularını yansıtan insan yüzlerinin fotoğrafları gösterildiğinde, Yeni Gineliler bu duyguları kolayca belirlemişlerdir. Araştırmacılar, temel duyguların yüze ifade olarak yansımasının bütün insanlarda aynı olduğu sonucuna varmışlardır. Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

#20. “Tanıdıklık yönü” denilen şey, patolojik olmayan bilinç durumlarının karakteristik bir özelliğidir. Karşımdaki nesneleri, örneğin; ev, sandalye, insan olarak görebilmek için bu kategorilere önceden sahip olmam gereklidir. Bu, deneyimlerimi daha çok ya da daha az tanıdık gelen bir kategoriler kümesiyle bağdaştıracağım anlamına gelmektedir. Tamamen yabancı bir çevredeyken gördüğümüz nesneler bize egzotik gelebilir. Ancak yine de gördüklerimizi bir ev, bir çalılık ya da bir elbise olarak algılarız. Sürrealist ressamların resimlerinde gördüğümüz eriyen saatleri, üç başlı insanları yine de saat ve insan olarak algılamamız gibi… Burada bize yardım eden şey, patolojik olmayan bilinç biçimlerini tanıdıklaştıran yöndür. Bunun nasıl işlediğini anlamanın en iyi yolu, patolojik vakalara bakmaktır. Capgras sendromunda hastalar, etraflarındaki insanları, eşlerini ve çocuklarını bile tanıyamazlar. Bu tanıdıklık yönünün bir açıdan kırıldığını gösterir. I. Yeni bir dil öğrenen kişinin bu dilde daha ağır konuşması II. İlk defa kaplan gören birinin kaplanı evdeki kedisine benzetmesi III. Eski mahallesine dönen birinin yeni yapıları görünce şaşırması Bu parçaya göre yukarıda sıralanan durumlardan hangileri “tanıdıklık yönü”nün sağlıklı bir şekilde işlediğini kanıtlar?


#21. cümledeki veya parçadaki boşluğu anlam bakımından en uygun biçimde tamamlayan seçeneği bulunuz. Dil, durağan bir yapıya sahip olmadığından sürekli bir değişim içindedir. Bilindiği gibi dilin en renkli, en hareketli kullanımı sokakta, —- gerçekleşmektedir. Günlük konuşmalarımızda, yazıya geçmeyen binbir değişiklik, canlılık söz konusudur. Günlük dildeki —- kullanımlar yazıya geçmediğinden dilin bu şekildeki kullanımına ilişkin belirlemelerde bulunmak çok zordur.

#22. “Tanıdıklık yönü” denilen şey, patolojik olmayan bilinç durumlarının karakteristik bir özelliğidir. Karşımdaki nesneleri, örneğin; ev, sandalye, insan olarak görebilmek için bu kategorilere önceden sahip olmam gereklidir. Bu, deneyimlerimi daha çok ya da daha az tanıdık gelen bir kategoriler kümesiyle bağdaştıracağım anlamına gelmektedir. Tamamen yabancı bir çevredeyken gördüğümüz nesneler bize egzotik gelebilir. Ancak yine de gördüklerimizi bir ev, bir çalılık ya da bir elbise olarak algılarız. Sürrealist ressamların resimlerinde gördüğümüz eriyen saatleri, üç başlı insanları yine de saat ve insan olarak algılamamız gibi… Burada bize yardım eden şey, patolojik olmayan bilinç biçimlerini tanıdıklaştıran yöndür. Bunun nasıl işlediğini anlamanın en iyi yolu, patolojik vakalara bakmaktır. Capgras sendromunda hastalar, etraflarındaki insanları, eşlerini ve çocuklarını bile tanıyamazlar. Bu tanıdıklık yönünün bir açıdan kırıldığını gösterir. Bu parçaya göre “tanıdıklık yönü” denilen sistemin işlemesinde aşağıdakilerden hangisinin etkisi olamaz?

#23. Ünlü bir bilim insanı, bir davette arkadaşlarına Beethoven’ın bir eserini çaldıktan sonra şöyle diyor: “Ben hiç yaşamamış olsam ‘belirsizlik ilkesi’ni muhtemelen başka biri formüle ederdi ancak Beethoven hiç doğmamış olsaydı az önce çaldığım Opus 111’i kimse yazamazdı.” Bilim ile güzel sanatların doğasının birbirine zıtlığını örnekleyen bu deneyim, bilimin incelediği dünyanın yapısının önceden belirlenmiş olduğuna ve bilim insanlarının da bu belirlenmişlik üzerinde çalıştığına vurgu yapar. Bilim sosyologları bu durumu “rakam sırasıyla boyama” biçiminde nitelendiriyor. Dolayısıyla bilimin kendi sorunlarını çözme zamanı çeşitli etkenlere bağlı olmakla birlikte nihai tablonun yapısı değişmez. Oysa sanatçılar kendi eserlerinin genel görünümünden kendileri sorumludur. Söz konusu zıtlığa karşı çıkanlar da yok değil. Bu karşı fikir, Newton’ın başarısının da kişisel olduğunu öne sürer ve onu Beethoven veya Shakespeare ile aynı yaratıcılık sınıfında değerlendirir. İki görüş de doğru gibi görünüyor ancak şöyle bir fark var: Bilimsel bir teoride ulaşılan bilgi sentezi, sanatsal bir yaratımdaki bileşenleri düzene koymaya benzemez. Bilimsel teorinin doğada gönderimde bulunduğu bir şey vardır ve o gönderge “deneye, geliştirilmeye, yanlışlanmaya” tabidir oysa sanat eserinde bu yapılamaz. Ne var ki bütün bu karşıtlıklar her iki alanın da belli bir disipline ihtiyaç duyduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bu parçadan hareketle aşağıdaki genellemelerden hangisine ulaşılabilir?

#24. İtalyanca sözlüğün son yerinde Arapça ve Latince sözlüklerin arasında durduğu biliniyorsa aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

#25. Ünlü bir bilim insanı, bir davette arkadaşlarına Beethoven’ın bir eserini çaldıktan sonra şöyle diyor: “Ben hiç yaşamamış olsam ‘belirsizlik ilkesi’ni muhtemelen başka biri formüle ederdi ancak Beethoven hiç doğmamış olsaydı az önce çaldığım Opus 111’i kimse yazamazdı.” Bilim ile güzel sanatların doğasının birbirine zıtlığını örnekleyen bu deneyim, bilimin incelediği dünyanın yapısının önceden belirlenmiş olduğuna ve bilim insanlarının da bu belirlenmişlik üzerinde çalıştığına vurgu yapar. Bilim sosyologları bu durumu “rakam sırasıyla boyama” biçiminde nitelendiriyor. Dolayısıyla bilimin kendi sorunlarını çözme zamanı çeşitli etkenlere bağlı olmakla birlikte nihai tablonun yapısı değişmez. Oysa sanatçılar kendi eserlerinin genel görünümünden kendileri sorumludur. Söz konusu zıtlığa karşı çıkanlar da yok değil. Bu karşı fikir, Newton’ın başarısının da kişisel olduğunu öne sürer ve onu Beethoven veya Shakespeare ile aynı yaratıcılık sınıfında değerlendirir. İki görüş de doğru gibi görünüyor ancak şöyle bir fark var: Bilimsel bir teoride ulaşılan bilgi sentezi, sanatsal bir yaratımdaki bileşenleri düzene koymaya benzemez. Bilimsel teorinin doğada gönderimde bulunduğu bir şey vardır ve o gönderge “deneye, geliştirilmeye, yanlışlanmaya” tabidir oysa sanat eserinde bu yapılamaz. Ne var ki bütün bu karşıtlıklar her iki alanın da belli bir disipline ihtiyaç duyduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bu parçada geçen “rakam sırasıyla boyama” ifadesiyle bilimin hangi niteliği vurgulanmıştır?


#26. cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargıyı bulunuz. Çad’daki Zakouma Ulusal Parkı’nda sonu gelmeyen fil dişi kaçakçılığını ve bu amaçla fillerin avlanmasını önlemek üzere devriye gezen dört adet atlı bekçi ekibi var.

#27. Edebiyatta “yaratıcı çeviri”, erişilemeyecek bir ülkü değildir. Nitekim çağlar boyunca bunun güzel örnekleriyle karşılaşılmıştır. Bu çeviri yöntemi; beğeniye, kulak ve duyarlık inceliğine, dil titizliğine, çevirmenin kişisel imgelemine dayanan öznel bir yaratma yoludur. “Yaratma” üzerinde önemle duruyorum, çünkü savımın temeli, “Çeviri, yaratıcılıktır.” düşüncesidir. “Bire bir çeviri” eksik ve belki de yanlış bir yöntemdir. Bu yöntem çeviriyi sanat olmaktan çıkarıp sıradan bir eylem durumuna sokar. Bu parçada sözü edilen “yaratıcı çeviri”nin tanımı aşağıdakilerden hangisi olabilir?

#28. I. Bu keşif, o tarihte zaman ayarlamasını doğru yapabilme konusundaki en önemli gelişme oldu ve sarkaçlı saatin geliştirilmesini sağladı. II. Rüzgârda sallanan nesneler insanlığın var oluşundan beri izlendiği hâlde Galileo’ya kadar kimse onlarla ilgili şaşırtıcı bir gerçeği fark etmemişti. III. Galileo biraz daha şanslı olsaydı, sarkacın bir düzlem üzerinde gidip gelmekle kalmadığını, serbestçe salınmayı sürdürürse zamanla salınma yönünü de değiştirdiğini gözlemleyebilirdi. IV. Galileo bu gerçeği bir kilisede avizenin rüzgarda salınışını izlerken gidiş geliş süresinin katettiği mesafeye değil, avizeyi tutan telin uzunluğuna bağlı olduğunu gözlemleyerek keşfetti. V. Dünyanın hareket etmesinden kaynaklanan ve dünyanın döndüğüne kanıt olan bu durum, Galileo’nun dikkatinden kaçtı ve XIX. yüzyıla gelinceye dek fark edilmedi. Yukarıdaki cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?

#29. Dünya tehlikede. Onu bu tehlikeye sürükleyen etmenlerin başında insanlığın kurtarıcı olarak sarıldığı, “beyaz tehlike” olarak da adlandırılan endüstriyel gelişmeler yer alıyor. Bu beyaz tehlike bir taraftan gayrisafi millî hasılayı, enerji tüketimini ve nüfusu artırırken; diğer taraftan denizleri kirletiyor, toprakları verimsizleştiriyor, havayı zehirliyor ve pek çok medeniyeti yok ediyor. Bu parçaya göre endüstriyel gelişmelerin “beyaz tehlike” olarak adlandırılmasının sebebi aşağıdakilerden hangisidir?

#30. numaralanmış cümlelerden hangisinin, parçanın anlam bütünlüğünü bozduğunu bulunuz. (I) Sanatçı, farkında olsun veya olmasın içinde bulunduğu çevrenin etkisi altında kalır. (II) Sanatçılar baskın olarak eserlerini hayal güçlerinden hareketle kaleme alsalar da hayalleri, sosyal hayattan edindikleri izlenimle şekillenir. (III) Örneğin Klasik Türk şiirinde şairlerin kullandığı pek çok imge, sosyal yaşamlarına aittir. (IV) Zaten bu köklü şiir geleneğinde altı yüzyıllık süreç boyunca şairler, duygularını şiirlerine taşımıştır. (V) Ancak bu unsurları, şiirlerinde doğrudan günlük hayattaki şekliyle değil söz konusu şiir geleneğinin hayal dünyası içerisinde eriterek kullanmışlardır.


#31. Aşkın nörobiyolojisi alanında çalışanlara göre beynin “ödül sistemi” olarak adlandırılan ve dopamin hormonu salgılayan kısımları, aşk ile birlikte aktifleşiyor. Başka bir ifadeyle beynimiz, âşık olduğumuz kişiyi “ödül” olarak görüyor. Özellikle de flört evresinde karşımızdakinden gelen bir söz, bir bakış veya bir gülümseme bu sistemi harekete geçirip bundan keyif almamıza, bir tohumdan ormanlar yeşertmemize sebep oluyor. Bu da bizde bu keyif hâlini tekrar tekrar deneyimleme isteği doğuruyor. Bazı psikologlar, bu nedenle aşkı, bir bağımlılık olarak tanımlıyor. Aşk sayesinde daha da artan dopamin hormonu, kendimizi iyi hissetmemizin yanı sıra enerjimizin yükselmesini ve konsantrasyonumuzun güçlenmesini sağlıyor. Âşık olduklarında şairlerin daha güzel şiirler yazmasında, müzisyenlerin daha güzel besteler yapmasında hep bu artış etkili oluyor. Bu parçadaki “bir tohumdan ormanlar yeşertmek” sözü ile âşık insanın hangi yönü vurgulanmaktadır?

#32. I. Bu eserlerden biri olan Mihrimah Sultan Camii, Edirnekapı’da Suriçi bölgesinin en yüksek noktasına inşa edilmiştir. II. Mimar Sinan’ın 1555-1565 yılları arasında külliye hâlinde tamamladığı bu eser, ferahlığının yanında heybetli ana kubbesi ile de dikkat çekmektedir. III. İstanbul’un tarihî görünümünde ve klasik mimari dokusunda Mimar Sinan’ın eserlerinin katkısı büyüktür. IV. Suriçi’ndeki bu caminin 161 penceresinin bulunması bol ışık alımını sağladığı için iç mekânda bir ferahlık hissi oluşturmaktadır. V. Mimar Sinan’ın İstanbul’da Mihrimah Sultan adına inşa ettiği ikinci bir cami de Üsküdar’da bulunmaktadır. Yukarıdaki cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?

#33. I. anlamak için sürekli bir gelişmeden veya aralıksız II. tarihin karmaşasını düzleştirmeyen farklı bir III. Türk romancılığının iki yüzyıla yayılan macerasını IV. ilerleme modeline meydan okuyan ve V. bir ileri gitmeden söz etmek yerine çizgisel VI. bakış açısı bulmak eleştirmenin sorumluluğudur Yukarıdaki sözler anlamlı ve kurallı bir cümle oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?

#34. Buna göre Latife I. A, II. B, III. E makalelerinden hangilerinin sırasını doğru tahmin etmiş olabilir?

#35. Buna göre I. Fransızca, II. Latince, III. Yunanca sözlüklerden hangileri son yerlerinde Japonca sözlüğün hemen yanındadır?


#36. cümledeki veya parçadaki boşluğu anlam bakımından en uygun biçimde tamamlayan seçeneği bulunuz. Günümüzde, pek çok güzel geleneğin bir bir yok olduğuna şahit oluyoruz. Bu açıdan bakıldığında, Ramazan pidesinin hâlâ hayatımızda var olması pek çoğumuz için bir mutluluk sebebi. Ancak bu güzel lezzete sadece Ramazan ayında kavuşabiliyoruz. Ramazan pidesi; işçiliğinin zorluğu, malzemelerinin özel olması, çabuk bayatlaması gibi nedenlerle seri üretime uygun değil. Aslında bana sorarsanız böylesi daha iyi çünkü….

#37. İstanbul’un önemli bir ticaret merkezi olması Fatih Sultan Mehmet’in büyük hedef ve hayallerinden biriydi. Ancak bu hedefe ulaşmak için dünya ticaretine yön veren aileleri İstanbul’a çekecek birtakım düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerekiyordu. Bunlar arasında söz konusu ailelere vergi kolaylığı sağlamak ve ticaret yollarını güvende tutacak askerî tedbirleri almak yer alıyordu. Ancak her şey Fatih’in planladığı gibi gitmezse hem düşük vergi geliri hem de artan askerî harcamalar ekonomik açıdan devleti zor duruma düşürebilirdi. Ayrıca şehre gelecek tüccarların yerli esnafın ticaretini sekteye uğratması riski de vardı. Bu riski ortadan kaldırmak için mevcut esnafı koruyacak kanunlar gerekliydi. Pek çok yönetici bu plan ve düşünceler karşısında korkuya kapıldı. Ancak Fatih kararlılığı sayesinde planlarını tek tek hayata geçirdi ve yapılan düzenlemeler kısa sürede meyvesini verdi. Öyle ki Fatih öldüğünde İstanbul çoktan onun hayaliyle nefes alabilen bir şehir hâline gelmişti. Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

#38. numaralanmış cümlelerden hangisinin, parçanın anlam bütünlüğünü bozduğunu bulunuz. (I) Alzheimer hastalığında bellek ve zihinsel yetiler açısından büyük önem taşıyan sinir hücreleri arasındaki bağlantılar bozuluyor ve beyin küçülmesi gerçekleşiyor. (II) Hastalığın ilk evrelerinde hasta randevularını unutuyor, bir gün evvel kendisini kimin ziyaret ettiğini veya ne yediğini hatırlamıyor. (III) Sonraki evrelerde ise dil sorunları, hesap yapma ve giyinme güçlükleri gibi zorluklar yaşamaya başlıyor. (IV) Patolojik bir nedene dayanan bu hastalık günümüzde yaklaşık 25 milyon kişide görülüyor ve bu sayının giderek artması bekleniyor. (V) Bireylerin gündelik yaşam kalitelerini düşüren alzheimerın bugün sahip olduğumuz tıbbi bilgilerle tedavisi mümkün değil. (VI) Ancak kullanılan ilaçlar hastalığın ilerleme hızını kısmen yavaşlatıp hastanın daha rahat bir yaşam sürmesine olanak veriyor.

#39. I. camiler, medreseler ve kent surları gibi II. edebiyatçılar içinse ilginç metinleriyle III. kamusal yapıların bir gözlemcisi IV. Evliya Çelebi, tarihçilerce her şeyden önce V. dil bilimciler için zengin bir aktarıcı VI. bir anlatı sanatçısı olarak değerlendirilir Yukarıdaki sözler anlamlı ve kurallı bir cümle oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan beşinci olur?

#40. Edebiyatta “yaratıcı çeviri”, erişilemeyecek bir ülkü değildir. Nitekim çağlar boyunca bunun güzel örnekleriyle karşılaşılmıştır. Bu çeviri yöntemi; beğeniye, kulak ve duyarlık inceliğine, dil titizliğine, çevirmenin kişisel imgelemine dayanan öznel bir yaratma yoludur. “Yaratma” üzerinde önemle duruyorum, çünkü savımın temeli, “Çeviri, yaratıcılıktır.” düşüncesidir. “Bire bir çeviri” eksik ve belki de yanlış bir yöntemdir. Bu yöntem çeviriyi sanat olmaktan çıkarıp sıradan bir eylem durumuna sokar. Bu parçada yaratıcı çeviriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?


#41. Resimlerimde ön koşul hiçbir şeyi anımsatmamak. Çünkü resim bir şeyi anımsatmaya başladığı anda kişinin algısı kelepçelenmiş oluyor. Ressam ne anlatmaya çalışıyor? Ressamın ne anlatmak istediğinin bir önemi yok. Siz bir resme bakarsınız, resim size bir şey verir veya vermez. Bu parçanın yazarının aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenir?

#42. Ünlü bir bilim insanı, bir davette arkadaşlarına Beethoven’ın bir eserini çaldıktan sonra şöyle diyor: “Ben hiç yaşamamış olsam ‘belirsizlik ilkesi’ni muhtemelen başka biri formüle ederdi ancak Beethoven hiç doğmamış olsaydı az önce çaldığım Opus 111’i kimse yazamazdı.” Bilim ile güzel sanatların doğasının birbirine zıtlığını örnekleyen bu deneyim, bilimin incelediği dünyanın yapısının önceden belirlenmiş olduğuna ve bilim insanlarının da bu belirlenmişlik üzerinde çalıştığına vurgu yapar. Bilim sosyologları bu durumu “rakam sırasıyla boyama” biçiminde nitelendiriyor. Dolayısıyla bilimin kendi sorunlarını çözme zamanı çeşitli etkenlere bağlı olmakla birlikte nihai tablonun yapısı değişmez. Oysa sanatçılar kendi eserlerinin genel görünümünden kendileri sorumludur. Söz konusu zıtlığa karşı çıkanlar da yok değil. Bu karşı fikir, Newton’ın başarısının da kişisel olduğunu öne sürer ve onu Beethoven veya Shakespeare ile aynı yaratıcılık sınıfında değerlendirir. İki görüş de doğru gibi görünüyor ancak şöyle bir fark var: Bilimsel bir teoride ulaşılan bilgi sentezi, sanatsal bir yaratımdaki bileşenleri düzene koymaya benzemez. Bilimsel teorinin doğada gönderimde bulunduğu bir şey vardır ve o gönderge “deneye, geliştirilmeye, yanlışlanmaya” tabidir oysa sanat eserinde bu yapılamaz. Ne var ki bütün bu karşıtlıklar her iki alanın da belli bir disipline ihtiyaç duyduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Aşağıdaki yargılardan hangisi bu parçanın ana düşüncesiyle örtüşür?

#43. cümleden kesin olarak çıkarılabilecek yargıyı bulunuz. Avrupa Birliği’nin (AB) şimdiye kadarki en önemli projelerinden biri olan İnsan Beyni Projesi’nin amacı insan beyninin haritasını çıkarmaktan çok çalışma şeklini anlayarak yaşlıların hayatını zorlaştıran parkinson gibi sinir hastalıklarının nasıl oluştuğunu belirlemek ve bunlara çare bulunmasını sağlamaktır

#44. Son durumda hangi iki sözlük üst üste duruyor olabilir?

#45. Aşağıdaki makalelerden hangisi, dergide diğerlerinden daha sonra yer almaktadır?


#46. numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralanması için hangilerinin birbiriyle yer değiştirmesi gerektiğini bulunuz. I. Serbest ve sırtüstü yüzmede bacak çırpma daha çok dengeleyici görevi görür. II. Bacaklar düzgün bir biçimde çırpılarak vücudun yüzeye paralelliği sağlanabilir. III. Bu kuvvet yüzücünün ağırlık merkezi çevresinde hareket ettiğinden, vücudu suyun içinde hafifçe bükülür ve yüzeyle parallelliği bozulur. IV. Oysa, vücut su yüzeyine ne kadar paralel tutulabilirse, sürüklenme kuvvetinden o kadar az etkilenir. V. İşte tam bu aşamada bacaklardan yardım alınır. VI. Bu yüzme biçimlerinde yüzücü kulaç atarken suyun dışındaki kol yeniden suya sokulurken, diğeri bir itme kuvveti oluşturur.

#47. Çeşitli anlatım teknikleri, öykü ve şiirde tekdüzelikten kaynaklanan kusurları gidererek anlama makyaj yapmak için kullanılır. Bu cümledeki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?

#48. Dergide A makalesinin, F makalesinden sonra yer aldığı biliniyorsa aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

#49. sorularda numaralanmış cümlelerden hangisinin, parçanın anlam bütünlüğünü bozduğunu bulunuz. (I) Hazırlanacak bir ortaöğretim programında, öğrencilerin gelişimine çeşitli katkıları olan tiyatroya daha fazla yer verilmesi gerekir. (II) Ülke genelindeki yaratıcı kültür yaşamı ile sıkı bir bağı olan tiyatro, toplumun kültür seviyesini göstermede önemli bir yere sahiptir. (III) Düşünsel ve estetik gelişimi sağlayan tiyatro, öğrenciye kişiliğini sağlam temeller üzerine kurmasında yardımcı olur. (IV) Öğrenci, gerek seyirci gerekse uygulayıcı olarak insanı ve onun varoluşunu anlamaya yarayan tiyatro hazzını yaşarken kendi kişiliğini geliştirme yönünde hızlı adımlar atmaya başlar. (V) Okulda tiyatro, katılanlara düşünerek yorumlamayı ve dayanışmayı öğretirken toplum yaşamı için gerekli olan sorumluluk duygusunu da aşılar.

#50. Ünlü bir bilim insanı, bir davette arkadaşlarına Beethoven’ın bir eserini çaldıktan sonra şöyle diyor: “Ben hiç yaşamamış olsam ‘belirsizlik ilkesi’ni muhtemelen başka biri formüle ederdi ancak Beethoven hiç doğmamış olsaydı az önce çaldığım Opus 111’i kimse yazamazdı.” Bilim ile güzel sanatların doğasının birbirine zıtlığını örnekleyen bu deneyim, bilimin incelediği dünyanın yapısının önceden belirlenmiş olduğuna ve bilim insanlarının da bu belirlenmişlik üzerinde çalıştığına vurgu yapar. Bilim sosyologları bu durumu “rakam sırasıyla boyama” biçiminde nitelendiriyor. Dolayısıyla bilimin kendi sorunlarını çözme zamanı çeşitli etkenlere bağlı olmakla birlikte nihai tablonun yapısı değişmez. Oysa sanatçılar kendi eserlerinin genel görünümünden kendileri sorumludur. Söz konusu zıtlığa karşı çıkanlar da yok değil. Bu karşı fikir, Newton’ın başarısının da kişisel olduğunu öne sürer ve onu Beethoven veya Shakespeare ile aynı yaratıcılık sınıfında değerlendirir. İki görüş de doğru gibi görünüyor ancak şöyle bir fark var: Bilimsel bir teoride ulaşılan bilgi sentezi, sanatsal bir yaratımdaki bileşenleri düzene koymaya benzemez. Bilimsel teorinin doğada gönderimde bulunduğu bir şey vardır ve o gönderge “deneye, geliştirilmeye, yanlışlanmaya” tabidir oysa sanat eserinde bu yapılamaz. Ne var ki bütün bu karşıtlıklar her iki alanın da belli bir disipline ihtiyaç duyduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bu parçadan hareketle aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılamaz?


#51. 1960’ların başında Amerikalı Wilson biraderler (Brian, Denis ve Carl), kuzenleri Mike Love ve komşuları Alan Jardine ile birlikte ünlü müzik grubu The Beach Boys’u kurdu. Grubun beyni Wilsonların en büyüğü Brian’dı. Grup, müzik tarihinde The Beatles’lı, The Rolling Stones’lu Britanya İstilası’na karşı koyabilen yegâne oluşumdu. Öte yandan Brian Wilson, The Beatles’ın 1965 tarihli Rubber Soul albümünü dinleyip onu zamanının çok önünde bulmasaydı, başyapıtları Pet Sounds’u belki de ortaya çıkaramayacaktı. Bu parçadan The Beach Boys grubu ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

TESTi BiTiR, PUANINI GÖR

SONUÇ

-
Share your score!
Tweet your score!
Share to other

HD Quiz powered by harmonic design

 

ALES 2017 Sonbahar Sözel Soruları

Aşağıdaki tablodan Ales çıkmış sorular online deneme sınavlarının üstünü tıklayarak online çöz. 2019,2018 ve 2017 çıkan sorular online daha eskiler pdf. Daha aşağılarda ise çıkmış soruların kitapçıklarını pdf olarak indirebilirsiniz.

ALES 2017 Sonbahar Sözel Soruları
ALES-2019 MATEMATİK ONLİNE TEST
ALES-2019 MATEMATİK
ALES-2019 MATEMATİK ONLİNE TEST

Ales 2019 Kasım
Ales 2019 KASIM SAYISAL

Ales 2018 Sayısa sorular pdf
Ales 2018 Sayısa sorular pdf
Ales 2018 Sayısal
Ales 2018 Sözel Ales sorular
Ales 2018 Sözel Ales sorular
Ales 2018 Sözel
ALES 2017 sayısal
ALES 2017 sayısal
ALES 2017 sayısal
Ales 2017 sorular pdf
Ales 2017 sorular pdf
ALES 2017 Sözel
Ales 2017 sorular kitapçığı
Ales 2017 sorular kitapçığı
Ales2017-ilkbahar
YDS ingilizce 2018
YDS ingilizce 2018
Ales Çıkmış Sorular
Ales Grubu
Ales son 12 yılın soru cevap kitapçıkların pdf lerini aşağıdaki linkleri tıklayarak indirebilirsiniz.
2019 Ales/2
2018
Online Matematik sınavı için tıklayınız
OnlineTürkçe sınavı içintıklayınız
2017
ALES İlk bahar soru cevap kitapçığı
ALES Son bahar soru cevap kitapçığı
2016
ALES İlk bahar soru cevap kitapçığı
ALES Son bahar soru cevap kitapçığı
2015
İlk bahar soru cevap kitapçığı
ALES Son bahar soru cevap kitapçığı
2014
ALES İlk bahar soru cevap kitapçığı
ALES Son bahar soru cevap kitapçığı
2013
ALES İlk bahar soru cevap kitapçığı
ALES Son bahar soru cevap kitapçığı
2012
ALES İlk bahar temel soru cevap kitapçığı
ALES Son bahar soru cevap kitapçığı
2011
ALES İlk bahar soru cevap kitapçığı
ALES Son bahar soru cevap kitapçığı
2010
ALES İlk bahar soru cevap kitapçığı
ALES Son bahar soru cevap kitapçığı

ALES: Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı

Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES), 78 sayılı Yüksek öğretim Kurumları Öğretim Elemanları Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye, 5538 sayılı Kanunla eklenen Ek Madde 8 uyarınca,

Yüksek öğretim kurumlarında öğretim görevlisi, okutman, araştırma görevlisi, uzman, çevirici ve eğitim öğretim planlamacısı kadrolarına yapılacak atamalarda, ülkemizde lisansüstü eğitime girişte,  yurt dışına lisansüstü eğitim için gönderilecek adayların seçiminde

İlgili kurumların kullanacakları puanları sağlayan sınav sistemidir.

Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı, Türkiyede yüksek öğretim kurumlarında öğretim görevlisi, okutman, araştırma görevlisi, uzman, çevirici ve eğitim öğretim planlamacısı gibi kadrolara yapılacak atamalar için ÖSYM tarafından düzenlenen sınav. Yılda ilkbahar ve güz dönemi olmak üzere iki defa, ülkenin tüm illerinde yapılmaktadır. 2018’den beri e-ALES uygulaması da vardır.

Adayların tezli yüksek lisans başvurularında ALES puanı Yabancı dil(YDS) gibi oldukça önemlidir ve yüksek puan alan adaylar öncelikli konuma gelmektedir. Tezsiz yüksek lisansta ise ALES sınavı gerekmemektedir. Sınav KPSS gibi bilgi ağırlıklı değildir, genel olarak sayısal ve sözel analitik düşünmeyi ölçen bir sınavdır. Sınav süresi 150 dakika iken geçerlilik süresi ise 3 yıldır.

 

Ales

error: Kopyalamaya Karşı Korumalıdır!