Mütareke döneminde, Rum ve Ermeni Patrikhaneleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde önemli roller üstlenmiş ve millî mücadelenin karşısında yer almışlardır. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkması ve Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasıyla birlikte gayrimüslim cemaatler, özellikle Rumlar ve Ermeniler, kendilerine geniş fırsatlar sunulduğunu düşünerek çeşitli faaliyetler yürütmeye başlamışlardır.
İstanbul’un fiilen işgal edilmesiyle birlikte patrikhaneler işgali destekleyerek kendi millî hedeflerine ulaşma çabası içerisine girmişlerdir. Rum Patrikhanesi, Yunanistan Başbakanı Venizelos’un desteğiyle, Batı Anadolu’da ve İstanbul’da bir Rum devleti kurulabileceği ya da bu toprakların Yunanistan’a katılabileceği düşüncesindeydi. Patrikhane bu amaçla, Yunanistan’ın politikalarını desteklemiş ve Osmanlı Devleti ile tüm bağlarını koparmıştır.
Paris Barış Konferansı’nda Rum Patrikhanesi, Yunanistan’ı temsil etmek üzere Venizelos’u kabul etmiş ve Ermenilerle de iş birliğine gitmiştir. Bu iş birliğinin amacı, Rum ve Ermeni hedeflerini daha kolay gerçekleştirmekti. Ancak, millî mücadelenin zaferle sonuçlanması bu iş birliğinin başarısız olmasına neden olmuş, özellikle Mudanya Mütarekesi sonrası iki patrikhane arasındaki ilişkiler bozulmuş ve iş birliği sona ermiştir.
Rum Patrikhanesi’nin Mütareke Sonrası Faaliyetleri
Mütareke dönemiyle birlikte Rum Patrikhanesi, Venizelos yanlısı bir politik çizgide hareket etmeye başlamıştır. Patrik V. Yermanos’un sağlık sorunları nedeniyle istifasının ardından yerine Venizelos yanlısı Dorotheos Mammelis patrik vekili olarak atanmıştır. Dorotheos, Osmanlı ile tüm bağlarını kopardığını ilan eden bir beyannâme yayınlayarak patrikhanenin Yunanistan’la birleştiğini duyurmuştur. Rum okullarında Türkçe eğitimi yasaklayan Dorotheos, patrikhaneyi tamamen Yunan politikalarının bir parçası haline getirmiştir.
Ermeni Patrikhanesi’nin Yeniden Yapılandırılması
Rum Patrikhanesi gibi, Ermeni Patrikhanesi de mütareke döneminde önemli rol oynamıştır. Ermeni Patriği Zaven Efendi, Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı sırasındaki politikalarını eleştirerek, Ermeni milletinin mağduriyetini savunmuştur. Zaven Efendi’nin mütareke sonrası politikaları, Ermenilere yönelik haksızlıkların giderilmesi ve Anadolu’dan sürülen Ermenilerin geri dönmesi üzerine odaklanmıştır.
Patrikhaneler Arası İş Birliğinin Başlaması
Mütareke döneminde Rum ve Ermeni Patrikhaneleri arasında sıkı bir iş birliği başlamıştır. Bu iş birliğinin temelini, her iki cemaatin de Osmanlı’ya karşı ortak bir düşmanlık içerisinde olması oluşturmaktadır. Venizelos’un direktifleriyle hareket eden Rum Patrikhanesi, Ermeni Patriği Zaven Efendi ile yakın ilişki kurmuştur. Bu süreçte iki patrikhane, işgalcilere destek vererek Rum ve Ermeni çıkarlarını koruma amacıyla hareket etmiştir.
Ancak, her ne kadar resmî bir iş birliği yürütülse de iki patrikhane arasında tam anlamıyla bir uyum sağlanamamıştır. Özellikle ekonomik rekabet ve ticaretteki üstünlük mücadelesi, Rumlar ve Ermeniler arasında gerginliklere yol açmıştır.
Millî Mücadele’nin Patrikhanelere Karşı Tutumu
Mustafa Kemal Atatürk ve millî mücadelenin önderleri, Rum ve Ermeni Patrikhanelerinin faaliyetlerine karşı net bir duruş sergilemişlerdir. Patrikhanelerin Anadolu’da çeteler kurduğu ve işgale destek verdiği bilgisi üzerine Millî Mücadele Hareketi, patrikhanelerin bu faaliyetlerine karşı önlemler almıştır. Nutuk’ta da belirtildiği üzere, Rum ve Ermeni Patrikhaneleri, işgalci devletlerin desteğiyle Anadolu’da Türk direnişine karşı düşmanca tavırlar sergilemişlerdir.
İttifakın Sona Ermesi ve Patrikhaneler Arasındaki İlişkilerin Bozulması
Millî Mücadele’nin zaferle sonuçlanması, Rum ve Ermeni patrikhaneleri arasındaki ittifakın sona ermesine neden olmuştur. 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla patrikhaneler arasındaki ilişkiler iyice zayıflamış, karşılıklı suçlamalar başlamıştır. Bazı Ermeni liderler, Yunan ordusunun başarısızlığını Ermenilerin mağduriyetine bağlamış, iki taraf arasındaki ittifak zayıflamıştır. Bu süreçte, Ermeni Patriği Zaven Efendi, daha itidalli bir politika izlemeye başlamış ve Türklerle yakın ilişkiler kurmaya çalışmıştır.
Ancak, Lozan Antlaşması’na kadar bu ilişkiler tam anlamıyla düzelmemiş, her iki patrik de süreç içerisinde farklı stratejiler izlemek zorunda kalmıştır
|