Giriş
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Osmanlı İmparatorluğu döneminde var olan azınlık yapılarında köklü değişimlere neden olmuştur. Cumhuriyet, merkezi ve milli bir devlet oluşturma çabası içinde azınlıklarla ilişkilerini yeniden yapılandırmıştır. Bu bağlamda, Ermeni Patrikhanesi de Cumhuriyet’in yeni düzenlemelerine uyum sağlamak zorunda kalmıştır. Bu makalede, Cumhuriyet’e geçiş sürecinde Ermeni Patrikhanesi’nin idari yapısındaki değişimler, devletle ilişkileri ve patriklik seçim süreçleri detaylandırılacaktır.
1. Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Ermeni Patrikhanesi’nin Tavrı
Cumhuriyet’in ilanından önceki süreçte, Ermeni Patrikhanesi’nin ilişkileri oldukça karmaşık bir dönemden geçmiştir. Özellikle Mondros Mütarekesi ve Kurtuluş Savaşı döneminde Patrik Zaven Efendi’nin Rumlarla iş birliği yapması ve Milli Mücadele aleyhine faaliyetlerde bulunması, Patrikhaneyi Türkiye hükümeti ile karşı karşıya getirmiştir. Bu dönemde, Milli Mücadele son bulduktan ve Lozan Antlaşması imzalandıktan sonra Patrik Zaven, faaliyetlerinden geri adım atmış ve Türkiye’den ayrılmıştır. Onun yerine patrik vekili olarak atanan Kevork Arslanyan, Türk bürokrasisi ile daha uyumlu bir ilişki kurmaya çalışmıştır.
Cumhuriyet’in ilanı sonrası Ermeni Patrikhanesi, yeni devletin milli yasalarına uyum sağlama yönünde adımlar atmıştır. Patrikhanenin, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve merkezi yapısına uyumlu bir hale gelmesi sürecinde devletle ciddi bir çatışmaya girmemesi dikkat çekicidir. Lozan Antlaşması’nın ardından patriklik yetkilileri, yeni düzenlemelere uyacaklarını ve devletin belirlediği çizgilerde hareket edeceklerini sık sık dile getirmişlerdir.
2. Patrikhanenin İdari Yapısındaki Değişimler
Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte, Ermeni Patrikhanesi’nin idari yapısında köklü değişiklikler yaşanmıştır. 1925 yılında Ermeniler, Medeni Kanun’un kabulü ile aile hukukuyla ilgili yetkilerinden feragat etmişlerdir. Bu adım, Yahudilerin benzer bir uygulamayı gerçekleştirmelerinin ardından gelmiştir ve devletin hukuk birliğini sağlama çabasına Ermenilerin destek verdiğini göstermektedir.
1934 yılına kadar Ermeni Patrikhanesi 1863 tarihli Ermeni Milleti Nizamnamesi’ne göre yönetilmiştir. Ancak bu tarihte önemli idari değişiklikler yapılmış, sivil ve dini meclisler lağvedilerek, yeni bir yönetim sistemi oluşturulmuştur. Bu yeni düzende patrikhane idare heyetleri dini ve sivil işlerde ayrı roller üstlenmiş, patrik sadece dini işlerden sorumlu bir hale getirilmiştir. 1935 yılında yürürlüğe giren Vakıflar Kanunu ile patrikliğe ait vakıfların yönetimi yeniden düzenlenmiş, vakıf malları üzerindeki idari yetkiler kısıtlanmıştır.
3. Cumhuriyet Döneminde Patrik Seçimi Süreci
Cumhuriyet döneminde Ermeni Patrikhanesi’nin idari yapısındaki değişimlere paralel olarak patrik seçim süreçlerinde de önemli değişiklikler olmuştur. Osmanlı döneminde olduğu gibi, Cumhuriyet döneminde de patrik seçimleri sivil ve dini delegelerden oluşan bir meclis tarafından gerçekleştirilmiştir. Patrik seçiminde, halkın kiliselerde oy kullandığı bir sistem geliştirilmiş ve patrik, “kaydı hayat” şartıyla seçilmiştir. Cumhuriyet’in ilk patriği olan I. Mesrob Naroyan, bu yeni düzenlemelere uygun olarak 1927 yılında patrik olarak seçilmiştir.
Patrik seçim süreçlerinde hükümetin de müdahil olduğu görülmektedir. Özellikle 1944 yılında Mesrob Naroyan’ın vefatından sonra yaşanan süreçte hükümetin rolü belirginleşmiştir. Patrik seçimi ile ilgili çıkan sorunlar ve patriklik makamının uzun süre boş kalması nedeniyle hükümet müdahalesiyle patrik seçimi yapılmıştır. Bu, hükümetin azınlıklar üzerindeki denetimini artırma çabası olarak yorumlanabilir.
4. Cumhuriyet Döneminde Görev Yapan Patrikler
Cumhuriyet döneminde görev yapan patriklerin devletle ilişkileri, hükümetin politikalarına bağlı olarak değişiklik göstermiştir. I. Mesrob Naroyan, Cumhuriyet’in ilk patriklerinden biri olarak devlete uyum sağlamış, 17 yıl boyunca görev yapmıştır. Ardından gelen Karekin Haçaduryan ve Şınorhk Kalustyan da devletle uyum içinde çalışmışlardır. Özellikle Şınorhk Kalustyan’ın Asala terör örgütüne karşı Türk hükümetiyle birlikte hareket etmesi, patrikhane ile devlet arasındaki olumlu ilişkilerin bir göstergesi olmuştur.
Ancak bu dönemlerde patrikhane içinde sivil ve dini kanatlar arasındaki çatışmalar devam etmiştir. Özellikle patrik seçim süreçlerinde ortaya çıkan bu çatışmalar, Ermeni toplumu içinde büyük tartışmalara neden olmuştur.
5. Patrikhane İçindeki Çatışmalar ve Günümüzdeki Durum
Patrikhane içinde sivil ve dini kanatlar arasındaki çatışmalar, patrikliğin yetki alanlarının tartışılmasına neden olmuştur. Patrikliğin sivil yetkilerinin giderek azalması ve sadece dini bir lider konumuna indirilmesi, sivil toplumun tepkisine yol açmıştır. 2019 yılında patrik Mesrob Mutafyan’ın ölümüyle başlayan süreçte patrik seçimi yine tartışmalara yol açmış, nihayetinde Sahak Maşalyan patrik olarak seçilmiştir. Bugün İstanbul Ermeni Patriği, gerek Türkiye’de yaşayan Ermeniler gerekse de diasporadaki Ermeniler için önemli bir manevi lider konumundadır.
Sonuç
Ermeni Patrikhanesi, Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte büyük bir dönüşüm sürecine girmiştir. Bu süreçte patrikhane, devletle çatışmadan kaçınarak milli yasalarla uyum sağlamaya çalışmış ve idari yapısında köklü değişikliklere gitmiştir. Patrik seçimleri, patrikhanenin devletle ilişkilerini şekillendiren önemli bir unsur olmuştur. Cumhuriyet dönemi boyunca patrikhane, sivil ve dini kanatlar arasındaki çatışmalarla mücadele etmiş ve bu süreçte devletin denetimi altında faaliyetlerini sürdürmüştür. Günümüzde de patrikhane, Türkiye Ermeni toplumunun en önemli dini kurumu olarak varlığını sürdürmektedir.
|