Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş süreci, Türkiye’deki Yahudi toplumunun hem devletle ilişkilerini hem de toplumsal bütünleşme çabalarını derinden etkiledi. Yahudiler, azınlıklar arasında Cumhuriyet’e en uyumlu grup olarak görülmekteydi ve bu uyum, onların Türkiye’deki azınlık toplumları arasında özel bir konuma sahip olmasını sağladı. Hahambaşılık, Yahudi topluluğunun dini ve toplumsal liderlik kurumu olarak bu sürecin kritik bir parçasıydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Yahudilerin ve Hahambaşılık’ın bu yeni devlete nasıl adapte olduklarını anlamak, Türkiye’deki azınlık politikalarının temel dinamiklerini anlamak açısından önemlidir.
Yahudilerin Cumhuriyet’e Geçişteki Durumu
Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde Yahudiler, Osmanlı İmparatorluğu’ndan devralınan mirasın bir parçası olarak, Türkiye’nin modernleşme ve laikleşme sürecine en hızlı uyum sağlayan azınlık grubuydu. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte, Yahudi cemaatinin en önemli temsil organı olan Hahambaşılık, Türkiye’nin laikleşme ve modernleşme politikalarına uyum sağlama kararı aldı. Bu süreçte, Yahudi toplumu, devletin laiklik ilkesine uyum sağlayarak dini ve sivil işlerin ayrılmasına yönelik reformları destekledi. Yahudiler, kendilerini her zaman bu vatanın asli evlatları olarak görmüşler ve devletle uyumlu bir ilişki geliştirmeye çalışmışlardır.
Bu uyumun önemli bir göstergesi olarak, Yahudi toplumu, Lozan Antlaşması’nın 42. maddesiyle tanınan aile hukuku ve kişisel statü düzenlemeleri gibi özel haklarından feragat etti. Bu karar, Yahudilerin Türkiye’nin yeni sivil kanunlarına tabi olma isteğini gösteriyordu. Yahudi cemaatinin liderleri, bu kararın Yahudi topluluğunun Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığını ve modernleşme sürecine katkı sağlama arzularını yansıttığını belirtmişlerdir.
Hahambaşılık ve Cumhuriyet Dönemi İlişkileri
Hahambaşılık, Yahudi toplumunun dini liderlik kurumu olarak Osmanlı döneminde önemli bir rol oynamış, ancak Cumhuriyet ile birlikte kurumsal olarak yeniden şekillendirilmiştir. 1920’li yıllarda Hahambaşılık, Siyonist grupların etkisinden büyük ölçüde arınmış, laikleşme sürecine destek veren bir politika benimsemiştir. Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte, Hahambaşılık vekil konumunda idare edilmiş, bu dönemde resmi bir hahambaşı atanması tercih edilmemiştir. Haim Moşe Bejerano, 1920’den 1931 yılına kadar hahambaşı vekili olarak görev yapmış ve bu dönemde devletle uyumlu bir ilişki yürütmüştür.
Bejerano’nun ardından 1931-1953 yılları arasında da hahambaşılık vekil statüsünde yönetilmiş, ancak 1953 yılında Rafael David Saban, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk resmi hahambaşı olarak atanmıştır. Hahambaşılık, bu süreçte sivil ve dini işlerin ayrılmasına yönelik reformları desteklemiş ve devletle uyumlu bir politika izlemeye devam etmiştir. Hahambaşılık, Yahudi cemaatinin liderliği altında, dini işlerin yanı sıra toplumsal ve kültürel işlerde de etkili bir rol oynamıştır.
Yahudi Toplumunun Bütünleşme Çabaları
Yahudiler, Cumhuriyet’in ilk yıllarında devletle uyumlu bir ilişki kurmak için büyük çaba harcamışlardır. Özellikle Türkçe öğrenimi ve Türkleşme politikaları, Yahudi toplumunun devletle olan ilişkilerinde kritik bir rol oynamıştır. Yahudi aydınlar, Yahudi cemaatinin Türk toplumuyla kaynaşmasını sağlamak için Türk kültürü ve dilini öğrenme konusunda aktif bir rol üstlenmişlerdir. Bu dönemde Tekin Alp adıyla bilinen Moiz Kohen gibi Yahudi aydınlar, Türklük üzerine çalışmalar yaparak Yahudi cemaatinin Türkleşme sürecine katkıda bulunmuşlardır.
Ancak Yahudi toplumunun bu bütünleşme çabalarına rağmen, Müslüman toplum içinde Yahudilere karşı bir güvensizlik duygusu varlığını sürdürmüştür. Özellikle 1934 Trakya Olayları gibi olaylar, Yahudi toplumuyla Müslüman toplum arasındaki ilişkilerin zaman zaman gerilmesine neden olmuştur. Bu tür gerilimlere rağmen, Yahudi toplumu devletle uyumlu bir ilişki geliştirmeye devam etmiş ve Cumhuriyet’in laikleşme politikalarına tam destek vermiştir.
Hahambaşılık’ın Güncel Durumu
Hahambaşılık, günümüzde de Türkiye Yahudilerinin dini liderlik kurumu olarak varlığını sürdürmektedir. Hahambaşılık, Türkiye’deki Yahudi toplumunun dini ve sivil işlerini düzenlemek için çeşitli kurullarla işbirliği yapmaktadır. Hahambaşılık bünyesinde “bet-din” adı verilen dini bir mahkeme bulunmaktadır. Ayrıca, hahambaşıya yardımcı olan ve cemaatin günlük işlerini yürüten “müşavirler heyeti” de hahambaşılığın idari yapısında önemli bir role sahiptir. Bu heyet, hahambaşı adına cemaatin yönetim işlerini yürütmekte ve hahambaşının karar alma süreçlerinde danışmanlık yapmaktadır.
Türkiye Hahambaşılığı’nın idari merkezi İstanbul’daki Beyoğlu semtinde yer alan Hahambaşılık binasında bulunmaktadır. Bu bina, hahambaşılık kurumunun tarihi bir merkezi olarak kabul edilmektedir ve Yahudi toplumunun liderlik yapısının sembolik bir parçasıdır. Hahambaşılık, dini ve idari işlerin ayrımını gözeten modern bir yönetim anlayışı ile faaliyetlerini sürdürmektedir
|