Giriş
Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Antlaşması ile birlikte gayrimüslim toplulukların statüsünü azınlık kavramıyla yeniden düzenlemiştir. Ancak azınlık tanımı yalnızca belirli toplulukları kapsarken, Süryaniler, Nasturiler, Yezidiler, Bulgarlar ve Latin-Katolikler gibi diğer gayrimüslim topluluklar azınlık statüsünün dışında bırakılmıştır. Bu kararın temel dayanakları arasında nüfus yoğunluğu, dinî ve kültürel uygulamalar, bölgesel dengeler ve uluslararası ilişkiler yer almıştır. Özellikle Süryaniler, Nasturiler ve Yezidiler gibi topluluklar, devletin bu grupları neden azınlık olarak tanımadığı ve bu toplulukların dini, sosyal ve kültürel hayatlarını nasıl sürdürebildikleri gibi önemli sorulara yanıtlar aranmaktadır.
Lozan Antlaşması ve Azınlık Tanımı
Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni uluslararası statüsünü belirlerken, gayrimüslim topluluklar için de önemli haklar tanımıştır. Antlaşmanın 37-45. maddeleri, gayrimüslim azınlıkların haklarını ve bu hakların nasıl uygulanacağını düzenler. Ancak Türkiye, azınlık statüsünü sadece Ermeniler, Rumlar ve Yahudilerle sınırlı tutmuştur. Diğer gayrimüslim topluluklar bu tanımın dışında kalmıştır. Bu durumun başlıca nedenleri arasında bu grupların az sayıda olmaları, bölgesel dengeleri koruma kaygısı ve azınlık haklarının daha geniş çapta uygulanmasının yaratabileceği toplumsal çatışma riskleri yer almaktadır.
Süryaniler
Süryaniler, Türkiye’deki en eski Hristiyan topluluklardan biri olmasına rağmen, azınlık statüsüne dâhil edilmemişlerdir. Bunun nedeni, Patrik İlyas Şakir’in, Süryanilerin azınlık statüsüne karşı çıktığını belirten demeçleridir. Lozan Konferansı sırasında Patrik, Süryanilerin kendilerini azınlık olarak görmediklerini, Türk toplumunun bir parçası olduklarını vurgulamıştır. Ayrıca, Süryanilerin birçoğu, Müslüman Kürtlerle bir arada yaşamaya devam etmiş ve azınlık statüsü verilmesinin bu dengeleri bozacağından endişe edilmiştir. Ancak bu politika zamanla değişmiş, özellikle Irak’ta İngiliz etkisi altında Süryanilerin bir kısmı isyan hareketlerine destek vermiştir. Buna rağmen, Türkiye’deki Süryanilerin büyük çoğunluğu devletle uyumlu bir ilişki geliştirmeye çalışmışlardır.
Nasturiler ve Yezidiler
Nasturiler, Osmanlı döneminde de sık sık çatışmalara karışan bir topluluktu. Lozan Antlaşması sonrasında da azınlık statüsüne dahil edilmemişlerdir. Bu durum, Nasturilerin İngilizlerle olan yakın ilişkilerinden kaynaklanmıştır. İngiltere’nin Musul meselesinde Nasturileri kullanmaya çalışması, Türkiye’nin bu topluluğa karşı olumsuz bir tutum sergilemesine neden olmuştur. 1924’teki Nasturi İsyanı, Türkiye’nin Musul’u kaybetmesinde etkili olmuştur. Yezidiler ise farklı bir dinî yapıya sahip olduklarından dolayı azınlık statüsüne alınmamışlardır. Kürt kökenli bu topluluk, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde hem Müslümanlarla hem de Hristiyanlarla çeşitli çatışmalar yaşamıştır.
Bulgarlar
Bulgarlar, Osmanlı döneminde İstanbul’da önemli bir topluluğa sahiptiler. Ancak Balkan Savaşları sonrasında Bulgarların İstanbul’daki etkisi azalmış ve Lozan sonrası azınlık statüsüne alınmamışlardır. 1945’te Bulgar Eksarh Vekilliği’nin Türkiye’den ayrılması ile Bulgar topluluğunun dini liderlik sorunu çözülmüş, Rum Patrikhanesi aracılığıyla Bulgarların dini işleri yürütülmeye başlanmıştır. Ancak vakıflar ve mülklerle ilgili sorunlar uzun yıllar devam etmiştir.
Latin-Katolikler
Latin-Katolik topluluklar da azınlık statüsüne dahil edilmemiştir. Özellikle Levantenlerin bir kısmı Lozan sonrası Türkiye’yi terk etmiştir. Türkiye’de kalan Latin-Katolikler ise Türk vatandaşlığına geçerek yaşamlarını sürdürmüştür. Latin-Katolikler, kapitülasyonların kaldırılması ile birlikte eski ayrıcalıklarını kaybetmiş ve toplumsal hayatta daha sınırlı bir yer edinmişlerdir. Latin-Katolik topluluk, günümüzde kilise ve eğitim kurumları ile varlığını sürdürmektedir ancak azınlık statüsüne sahip olmamaları onların haklarını sınırlamaktadır.
Azınlık Statüsüne Dâhil Edilmeyen Diğer Gruplar
Azınlık statüsüne dâhil edilmeyen diğer gayrimüslim gruplar arasında Keldaniler de yer almaktadır. Keldaniler, Süryani Kilisesi’nden ayrılmış küçük bir topluluk olarak varlıklarını sürdürmektedirler. Türkiye’deki nüfusları oldukça azalmış, dini liderlikleri ise Türkiye dışına taşınmıştır. Bu grupların azınlık statüsüne dahil edilmemesi, hem sosyal hem de hukuki haklarında önemli kısıtlamalar yaratmıştır.
Sonuç
Türkiye Cumhuriyeti, Lozan Antlaşması ile gayrimüslim toplulukların bir kısmına azınlık statüsü tanırken, Süryaniler, Nasturiler, Yezidiler, Bulgarlar ve Latin-Katolikler gibi diğer grupları bu statüden mahrum bırakmıştır. Bu karar, toplumsal ve politik gerekçelere dayanmış, bazı grupların devletle uyumlu bir ilişki geliştirmesine olanak sağlarken, diğer gruplar için ciddi sorunlara yol açmıştır. Özellikle eğitim, din ve kültürel haklar konusunda azınlık statüsü dışındaki gruplar önemli zorluklar yaşamaya devam etmektedir
|