Üstün Zekâlı Ve Yetenekli Çocuklar Ve Eğitimleri Vize Deneme Sınavı -6

Cevap : a) Esprili olmak
NOT: Aday Gösterme: Schack ve Starko, öğretmenlerin bir öğrencinin yetenekli olduğunu belirlemede en çok şu dört kriteri rapor ettiklerini söyler:
– Yaratıcıdır,
– Hızlı ve kolay öğrenir,
– Kendi öğrenmesini başlatır.
– Meraklıdır.
*Öğretmenler tarafından en çok tercih edilen diğer kriterler şunlardır:
– Geniş bilgi birikimi,
– Akademik yetenek
– Motivasyon

Cevap : e) Beslenme
NOT: Dil Gelişiminde Etmenler:
– Genetik
– Fizyoloji
– Algısal, Bilişsel ve Nörolojik Gelişim
– Fiziksel ve Ruhsal Durum
– Anne-Bebek Etkileşimi ve Sosyal Çevre
– Cinsiyet
– Aile Yapısı ve İki Dillilik
– Sosyokültürel ve Sosyoekonomik Etkenler

Cevap : e) Telefonik Konuşma Evresi

Cevap : b) Çocukların ileri kelime hazinesi ve ileri cümle yapısı kullanmasıdır.
NOT: Üstün çocuklarda görülen başlıca sözel ileri beceriler; erken konuşma, ileri düzey kelime dağarcığı ve ileri düzey cümle yapısı şeklinde sınıflandırılabilir.

Cevap : e) Prefrontal
NOT: Matematik Alanında Üstün Yeteneklilerin Nörobiyolojisi: Yapılan araştırmalar, matematiksel üstün yetenekli bireylerde en fazla frontal bölgenin özellikle de prefrontal bölgenin telaffuz edildiğini göstermektedir. Bunun dışında parieto-oksipital korteks, parietal lob, prekuneus talamus, temporal ve frontal gyrus bölgelerinin de matematiksel beyin aktivasyonunda yer aldıkları yapılan sinirbilim araştırmalarında görülmektedir. Matematik üstün yetenekli ergenlerle yapılmış EEG çalışmalarında, daha karmaşık bilişsel işlemler yapılırken beynin farklı bölümlerinin birbirine yardımcı olduğu bulunmuştur. Bu bölgeler, frontal, parietal, parietooksipital bölgelerin belirli kısımlarıdır.

Cevap : d) Wernicke
NOT: Beyinde Dil Alanı: Beyinde yazılı ve sözel dilin anlaşılmasını sağlayan alan temporal lobun arka üst ucunda bulunan Wernicke alanıdır. Konuşma işlevini sağlamak için frontal korteksin arka tarafında bulunan Broca alanına bilgi aktarır. Korpus kallozum ile okuma becerisi ve fonolojik farkındalık arasında bir pozitif korelasyon bulunmuştur.

Cevap : c) İşleri akranlarından farklı yapıyor ve karar verirken kalıpların dışında düşünüyor.

Cevap : a) Algı
NOT: Sinestezi (Eşduyum): Sinestezi bir algı değişikliğidir. Sinestezi kelimesi Yunanca, syn (birlikte) ve aisthesis (algı/his/duyum) kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Sinestezik kişilerin renkleri duyabildiği, sesleri görebildiği ya da görüntülerin tadını alabildiği ortaya konmuştur. Cawley sinestezik öğrencileri yeni bir üstün zekâlı tipi olarak tanıtmıştır. Sinesteziklerin sinestezi alanlarında daha hızlı öğrendiklerini ve gelecekte mesleklerini sinestezileri doğrultusunda seçeceklerini ileri sürmüştür.

Cevap : b) Plastisite
NOT: Plastisite yani yoğrulabilirlik, eğitim ile beyindeki sinaptik bağlantıların gelişmesi demektir.

Cevap : b) Columbus Grup
NOT: Özel yetenekli kavramını yeniden tanımlamak için Ohio Columbus’ta toplanan Columbus Grup ismiyle anılan bir grup eğitimci, psikolog ve ebeveyn 1991 yılında üstün zekâyı şu şekilde tanımlamıştır: “Üstün zekâ, kişide ileri düzeyde bilişsel yeteneğin ve artan yoğunluğun toplumun normundan niteliksel olarak farklılaşan içsel deneyim ve farkındalık yaratmak üzere birleşmesiyle oluşan asenkronize yani eş zamanlı olmayan gelişimdir. “ Zihinsel kapasite arttıkça eş zamanlı olmayan gelişim de artar.

Cevap : c) Gardner
NOT: Ülkemizde son yıllarda üstün yetenek tanımlarının şekillenmesinde Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’nın benimsediği zekâ kuramları etkili olmuştur. Genel zekâ kuramları 20. yüzyılda daha ön plana çıkmışken 21. yüzyıla gelindiğinde Howard Gardner’ın 1983 yılında geliştirdiği Çoklu Zekâ Kuramı daha ön plana çıkmıştır.

Cevap : a) Sağ beyin
NOT: Nörobiyolojik Bakış Açısıyla Üstün Yetenek: Yaygın görüşe göre üstün yetenekli kişilerde bütüncül algı ile ilgili olduğu için sağ beyin daha baskındır.

Cevap : c) İşitim imgesinin çağrışım yoluyla kavramsal imgeyi uyandırmasıdır.
NOT: Vygotsky, çocukların dili edindikçe, sosyal etkileşim yoluyla düşünce de bir sistem geliştirdiklerini ve dil edinme sürecinde kendilerine özgü bu karmaşık sistemi kullanarak kavramları anlatma yolları kullandıklarını söylemektedir. Kavramlar kişilerin bilgilerin oluşmasını ve bellekte saklanmasını sağlar. Dilsel iletişim kavramsal olarak sağlanır. Kavramlar, duygu, düşünce, algı, varlık sözcüklerini taşır. “Kavram” ile “sözcük” birbirinden ayrılamaz bir bütün olarak varsayılabilir. Guiraud’a göre, kavram çağrışım ile işitim imgesini uyandırır, sesler dinleyicinin zihninde işitim imgesini canlandırır; işitim imgesi de çağrışım yoluyla kavramsal imgeyi uyandırır. Kavramlar gelişir, değişir, sayısı artar azalır. Çocuğun kelime anlamını kavrama becerisi başlangıç dönemlerinde bile olsa yetişkinlerinkiyle tutarlıdır. Çocuk anlamlandırması yetişkininkinden farklı olmasına rağmen, anlamı olan kelimeler yoluyla sosyal etkileşim kuracaktır.

Cevap : a) Üstün zekâlı
NOT: Üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar daha gelişmiş bir çalışma belleği kapasitesini sahip olmaları nedeniyle daha yüksek bir bilgi işleme kapasitesine sahiptirler. Bu özellik üstün zekâlı ve yetenekli çocukların daha yüksek düzeyde bilişsel görevlerle meşgul olma ihtiyacına yol açmaktadır.

Cevap : c) Galton
NOT: ‘Üstün zekâlı’ kavramı ilk olarak 1869 yılında Francis Galton tarafından kullanılmış bundan sonra pek çok bilim insanı üstün zekâlılıkla ilgili çeşitli tanımlamalar yapmıştır.

Cevap : d) Bugün sınıfta keşfedilen materyal hakkında sizin için en kafa karıştırıcı olan nedir?

Cevap : b) Annemarie Roeper
NOT: Annemarie Roeper, üstün zekâyı duygusal yönüne vurgu yaparak tanımlamıştır. Roeper’a göre üstün zekâ daha fazla farkındalık, daha fazla duyarlılık, algılananları daha iyi anlama, zihinsel ve duygusal deneyimlere daha iyi dönüştürebilme yeteneğidir.

Cevap : a) Bilişsel gelişim
NOT: Clark (2008) üstün zekâlı ve yetenekli çocukların, keskin soyutlama gücü, problem çözme ve kavramları uygulamaya ilgi, erken okuyucu, geniş kelime haznesi, entelektüel merak, eleştirel düşünme gücü, şüphecilik, özeleştiri, kalıcı ve hedefe yönelik davranış, iş ve çalışmada bağımsızlık, ilgi ve yetenek çeşitliliği olmak üzere çeşitli bilişsel özellikler sergilediklerini belirlemiştir.

Cevap : b) Anlama dili-anlatım dili
NOT: Dil iki temel bileşenden oluşur:
– Reseptif Dil (Alıcı Dil, Anlama Dili): Sözel uyaranların duyu-sinir ağı ve işitsel-algısal süreçler aracılığı ile alınması ve anlaşılması olarak tanımlanır.
– Ekspresif Dil (Anlatım Dili): Duyu-sinir ve motorsinir işlevler (nefes alma, ses çıkarma, rezonans, artikülasyon mekanizmaları gibi) ile zihinsel kavramın bir ses imgesi aracılığıyla ifadesidir.
* Dilin gelişmesinde iki temel bileşenin paralel olarak gelişmesi gerekmektedir. Reseptif dile; çocuğun gel, bak gibi sözcüklere ya da seslere tepki vermesi örnek verilebilirken, ekspresif dile ise bu gibi sesler çıkarması örnek verilebilir. Paralel gelişim olmayan çocuklarda ise sorunun neden kaynaklandığı bulunmalıdır.