auzefSosyal Psikolojisosyoloji

Sosyal Psikolojiye Giriş 1 Vize

Sosyal Psikolojiye Giriş – 1 Vize

Sosyal Psikolojiye Giriş 1 Vize

Ünite-1
1) Ana akım sosyal psikoloji bilim olarak neyi şart koşmaktadır?

Hipotezleri tümden gelimli bilimsel yöntemi kullanır. Dolayısıyla onlara göre hipotezleri tümden
gelimli bilimsel yöntem olmayan her türlü düşünce bilim dışı ve dogmadır.

2) Eleştirel psikoloji bilimsel yöntem hakkında nasıl bir duruşa sahiptir?

Bilimi hipotezleri tümdengelimli yöntemle sınırlayan, deneysel (sosyal) psikolojinin duruş ve
anlayışlarını reddederler.

3) Eleştirel sosyal psikolojiye göre bilginin temelinde yatan unsur nedir? Neden?

Eleştirel sosyal psikoloji ana akımın düşüncelerine karşı durmaktadır. Getirdikleri alternatif
dünya görüşlerine göre bilgi edinmede kullanılabilecek yegâne yöntem, hipotezlerin
tümdengelimli kurulması olamaz. Bir başka ifade ile bilimi hipotezleri tümdengelimli yöntemle
sınırlayan, deneysel (sosyal) psikolojinin duruş ve anlayışlarını reddederler. İddialarına göre bu
yöntem, insanların davranış ve yaşantılarını incelemeye uygun değildir çünkü insan yaşantısı son
derece karmaşıktır, akıcıdır, durağan değildir (Burr, 2012). Bilimsel yöntemde ve bilgi edinmede
bize geçerli ve kullanışlı yollar sağlayabilecek alternatif yollar da vardır. Eleştirel psikolojinin
bilimsel araştırmada alternatif bir mantığı vardır. Araştırmalarını yürüttüğü tarz ana akımın
yaklaşımdan farklıdır.

Sosyal Psikolojiye Giriş-1 Vize
Ünite-2
1) Bir disiplin inşa etmenin sebepleri neler olabilir?

O disiplinin kimliği olabilir. Geçmiş ona bir kimlik sağlayacaktır.

2) Wundt Völkerpsychologie’de neyi savunuyordu?

Völkerpsychologie’yi sosyal bir bilim olarak nitelendirir. Bu sebeple Völkerpsychologie’nin odak
noktasına sosyal olanı yerleştirir. Sosyal olan kültür, dil ve düşüncenin karşılıklı etkileşimleri ve
uygulamalarıdır. Wundt gözlemler yaparak bunları karşılaştırır ve yorumlar.

3) Allport sosyal psikolojiyi ne ile tanımlıyordu?

Bireyin davranışı diğer insanların davranışlarını uyardığı veya kendisi bizzat böyle bir davranışa
tepki oluşturduğu müddetçe bireyin davranışını inceleyen bir bilim olarak tanımlıyor.

4) Bireye dayanan sosyal psikolojinin geçmişini hangi zeminlere oturtabilirsiniz?

Sosyal düşünce sahasının geçmişine bakıldığında karşımıza Platoncu ve Aristocu denilen iki ana
sosyal düşünce alanı çıkar. Platon devletin kişiye, bireye olan üstünlüğü üzerinde önemle
durmuştur. Kendisine göre kişinin tam anlamı ile sosyal olabilmesi, uzman kişiler elinde
eğitilmesine bağlıdır. Diğer taraftan Aristo için insanoğlu doğası icabı sosyaldir. Bu doğa onu diğer
insanlar ile ilişkiler kurmasını sağlar. Bu ilişkiler insanların birlikte yaşamasını ailelerin, kabilelerin
en sonunda da doğal olarak devletin gelişmesini garantiler. Bu iki geleneksel sosyal düşünce
çağımızdaki sosyal merkezli yaklaşım ile birey merkezli yaklaşım olarak farklılaşmanın bir
habercisidir. Sosyal merkezli yaklaşım, bireysel yaşantıyı ve davranışı belirleyenin sistemler,
kurumlar, gruplar gibi sosyal yapılar olduğunu vurgular. Birey merkezli yaklaşım ise tersine sosyal
sistemlerin işlevlerinin, birey içinde işleyen süreçlerle açıklanabileceğini savunur. Bireyi açıklayan
her sürecin sosyal sistemin işlevlerini de açıklayabileceği öne sürülür.

5) Eleştirel sosyal psikolojinin ortaya çıkış sebepleri nelerdi?

1970’lerde sosyal psikolojide patlak veren krize ana akım çözüm ararken bazı araştırmacılar
1980’lerde başlayıp 1990’larda giderek güçlenen bir tarzda, sosyal psikolojinin nasıl bir bilim
olması gerektiği üzerine radikal fikirler üretmeye başladı. İnsan düşüncesi, gerçeklik, dil, zihin gibi
temel kavramların nasıl ele alınması gerektiği konusunda radikal bir insan modeli ortaya
koydular. Bazı öncü ve kurucu kişilerin çalışmalarıyla alan söylem analizi, eleştirel söylem analizi,
söylemsel psikoloji, eleştirel söylem analizi gibi alt başlıklarda özelleşmeye başladı.

Sosyal Psikolojiye Giriş-1 Vize
Ünite-3
1) Ana akım sosyal psikolojinin realist ontolojisini açıklayınız.

Sadece bir tane sosyal gerçek olduğu görüşü, ortada tek bir gerçek dünya olduğu görüşü

2) Postpozitivist bilim anlayışını açıklayınız.

Ana akım sosyal psikoloji realist bir ontolojiye pozitivist bir epistemolojiye oturur ve niceliksel
bir metodoloji kullanır. Niceliksel yöntemler sayısal ölçümler yapar ve sayısal miktarlar kullanır.
Post pozitivist bilimin hedefi gözlem yapmak, gözlediği şeyi açıklamak daha sonraki zaman için
bunu önceden tahmin edebilmek dolayısıyla da kontrol altında tutabilmektir.

3) Postpozitivist epistemolojide yanlışlanabilirlikten ne kast edilmektedir?

Ana akım sosyal psikoloji insan davranışını sosyal dünyası içinde gözlemek, açıklamak, tahmin
edip kontrol etmeyi hedefler. Araştırmalar hipotezler üzerinden yürür. Sadece test edilebilir (ya
da sınanabilir) olanla ilgilenir. Bunun birinci şartı da gözlemlenebilir fenomenle ya da olgularla
araştırma yapmak gereğidir. Hipotezi test etmenin ana kuralı ise yanlışlanabilirlik kuralının
işletilmesidir. Yanlışlanabilirlik kuralını psikolojiye giriş derslerinizden ya da yöntem derslerinden
hatırlayacaksınızdır. Karl Popper herhangi bir şeyi, tartışma götürmez bir şekilde doğru olduğunu
ispat etmemizin imkanı olmadığını öne sürmüştü. Ancak yanlış inançları kesin bir şekilde
reddedebiliriz. Dolayısıyla bir bulgu yanlışlanana ya da yanlış olduğu gösterilene kadar geçerlidir.
Psikolojik araştırmada sıfır hipotezinin temelindeki kural, yanlışlanabilirlik kuralı budur.

4) Bilim adamının tarafsız ve nesnel olması ne anlama gelmektedir?

Bilim adamı tarafsız ve nesnel gözlem yaparak bilimin yöntemlerini yerinde kullanan bir
araştırmacı rolündedir. Bu bilimsel yöntemin saflığı, bilim adamının ortaya koyacağı açıklamanın
doğruluğunu garanti altına almalıdır.

5) Kullanılan insan modelinde etkileşim ve sosyal oluş hangi zeminde ele alınır?

Post pozitivist bilim yaklaşımına göre görece sabit, gerçek bir dünya vardır. Bu gerçek dünya
üzerinde kişiler ve eylemleri vardır. Kişilerin eylemleri bir sebep sonuç ilişkisi üzerinden yürür.
Sebepler, kişilerin bu dünyaya dair zihinsel-bilişsel dünyalarındaki düşüncelerdir. Eylemleri ise bu
sebep düşüncelerin neticeleri, sonuçlarıdır. Dolayısıyla insanın sosyal ortamdaki her davranışının
altında yatan zihinsel-bilişsel bir sebep vardır. Söz gelimi önyargılı ırkçı davranışın sebebi her
zaman o kişi ve kişilerin zihinlerindeki ırkçı tutumlardır.

Sosyal Psikolojiye Giriş-1 Vize
Ünite-4
1) Tümevarımsal strateji nedir tarif ediniz.

Tümevarım genellemeler yapmak üzere gözlemlerden çıkarımda bulunmaktır. Bazı deneysel
sosyal psikoloji araştırmalarının böyle bir tümevarımsal niteliği vardır (Stainton Rogers, 2003). Bu
gibi çalışmalara tasvir edici yada betimsel (descriptive) araştırma adı verilir. Bu araştırmalarda bir
durum yaratılır yada doğal şekilde meydana çıkan bir olay gözlenir ve araştırmacı da neler
olduğunu kabaca kaydeder.

2) Operayonelleştiren sosyal dünya ne anlama gelmektedir?

Tüm niceliksel araştırmalar ister sosyal psikoloji alanında ister psikolojinin başka alanlarında
olsun bir düzeyde işe vurukluk taşır. Niceliksel sosyal psikoloji araştırmaları post pozitivist realist
ontoloji kısaca doğa bilimleri paradigmasına dayanır. Bu dayanak bize,

alanda yaptığımız niceliksel sosyal psikolojik araştırmaların büyük bir kısmının sosyal davranışı
nesnel olarak gözlemeyi, ölçmeyi ve tahminde bulunmayı sağladığını öne sürer. Bununla birlikte
sözgelimi testler, soru varakaları, ölçekler ölçtüklerini söyledikleri nesnelerin gerçekliğini
doğrudan ölçüyor gibi değildirler, gerçek nesnelerin ölçümlerini doğrudan yapamamaktadırlar.
Operasyonelleştirme yani her kavramın ve değişkenin işevuruk bir şekilde yeniden tanımlanması
dediğimiz şey teorik bir açıklama işidir.

3) Yanlışlamadan kast edilen nedir?

Yanlışlama; teorinin beklentilerini, hangi şartlarda doğrulanmamış sayılacağını ortaya koyacak
şekilde kurması anlamına gelir.

4) Survey ve ölçekler neden deneyler kadar sağlam yöntemler sayılmazlar?

Survey Türkçe’de anket uygulaması, kamuoyu yoklaması, örneklem yoklaması adlarını alır. Çok
geniş bir örneklemden fazla miktarda veri elde etmek amaçlandığında survey yöntemi kullanılır.
Bu tip araştırmalarda nedensellik soruları sorulmaz. Hedef daha ziyade bir veya daha fazla
gruptaki insanların niteliklerini tasvir etmektir. Sözgelimi seçimlerde A partisine oy vereceğini
söyleyenlerin ya da belli bir marka diş macununu kullanan kişilerin nitelikleri veya özel sağlık
sigortası yaptıranların özellikleri gibi. Survey araştırması yapan araştırmacı katılımcılarının,
niteliklerini ölçeceği populasyonu ne derece temsil ettiğinden emin olmalıdır. Seçtiği örneklem
grubunun populasyonu temsil edecek güçte olması şarttır. Survey araştırmaları, çok büyük
örneklem gruplarıyla yürütüldüğü için elde edilen verileri populasyona genelleme problemi
yaşamaz. Buna karşın araştırmacı tarafgirliği, katılımcı tarafgirliği ve değerlendirme sorunları
yaşar.

Sosyal Psikolojiye Giriş-1 Vize
Ünite-5
1) Sosyal psikolojik meseleleri ele alışta postpozitivist yaklaşımla eleştirel bakış açısını karşılaştırın ve özelliklerini listeleyin.
Niceliksel yöntem

araştırdığı meselede kaç tane ya da ne kadar olduğuna odaklanan nasıl
soruları sorar. Nasıl oluyor ya da nasıl olmuş sorusunun cevabını kaç defa ya da ne kadar
düzeyinde verir.

Niteliksel yöntemler

ise aksine ‘ne’, ‘neden’ sorularını sorarlar. Şöyle örnekleyecek olursam;
niteliksel yöntemle çalışan araştırmacılar söz gelimi işsizler için işsizliğin ne gibi bir anlam taşıdığı,
ya da neden şiddet gören kadınların sığınma evlerinden her seferinde evlerine geri döndükleri
gibi sorular sorar. Buradaki neden sorusu niçin anlamındadır. Ne kadar olduğu yerine olanın ne
olduğuna ve niye öyle olduğuna odaklanır. Bu soruları sorduğunuzda araştırmacı olarak miktarı
değil niteliği aktaran bir metodoloji kullanmanız gerekecektir. Bu sebeple niteliksel
araştırmalarda fokus grup, mülakat (yüzyüze görüşmeler) gibi teknikler çok sık kullanılır.

2) IPA ile söylem analizi arasındaki farklar nelerdir?

 

IPA ,İnsanların öznel yaşantıları, kişisel açıklamaları, belli olay ya da yaşantılara dair algıları ile
ilgilenir bu esnada psikolojik gerçekliğe dair evrensel ve nesnel açıklamalar ortaya çıkarmak gibi
bir çabası da yoktur. Beş temel özelliği vardır.
1.fenomenolojik
2.öznel
3.idiyografik
4. açıklayıcı
5. refleksif
Söylem analizi, Fenomenolojinin eleştirel realist duruşuna karşılık söylem analistlerinin büyük bir
kısmı eleştirel görececi/rölativist duruşa sahiptir. Gerçeklik ile ilgili varsayımları da bu eleştirel
görece zeminden çıkar . Bu varsayıma göre gerçeklik diye bildiğimiz, özellikle sosyal gerçek
dediğimizin şeyin kendisi bizzat kurgudur. Bizim sosyal gerçekliğe dair kendi inşalarımızdır.
Gerçek dediğimiz her zaman dünyaya bakış açımızın bir kurgusudur. Yaşımız, cinsiyetimiz, sosyal
statümüz, ekonomik düzeyimiz, etnik kimliğimiz, politik inançlarımız vs gibi sosyal duruşlar içinde
inşa ettiğimiz sosyal ve bireysel gerçekliklerimiz vardır. Dolayısıyla dışımızda, nesnel bir şekilde
gözleyebileceğimiz bir dünya gerçeği yoktur. Nesnel bir dış bir dünya yoktur bunun yerine sosyal
olarak inşa edilen birden fazla gerçek vardır.

Sosyal Psikolojiye Giriş-1 Vize
Ünite-6
1) Malumat prosesleme yaklaşımının önemli özelliklerini sıralayın ve açıklayın.

Tanıştığımız, gördüğümüz, bize anlatılan yada televizyonda seyrettiğimiz insanlar hakkında
birtakım izlenimler oluştururuz. Bu izlenimleri diğerleri ile paylaşır ve nasıl hissedip nasıl hareket
edeceğimize karar verme zemini olarak kullanırız.
Asch’in geliştirdiği modele göre, insanlar bir diğer kişi ile ilgili bir izlenim geliştirdiklerinde
manidar nitelikleri söz gelimi sıcak samimi oluşlarını, diğerleri gölgede kalacak şekilde en öne
çekerler. Karşımızdaki kişi için bir izlenim oluştururken bazı kişilik özellikleri, söz gelimi sıcak biri
ya da soğuk biri olması daha ağır basar ve diğer vasıfların ağırlığı pek olmaz Buna göre eğer bir
insanı ‘sıcak biri’ olarak görmüşsek hakkında daha olumlu vasıfları bir araya getirerek izlenim
oluştururuz. Sıcak birinin söz gelimi cana yakın olduğunu da ekleriz ama mesafeli biri olarak
tanımlamayız.

2) Sosyal biliş yaklaşımının malumat prosesleme yaklaşımından farklılaştığı noktaları belirleyin.

1960’larda iletişim ile ilgili teoriler malumat prosesleme modellerine dayanıyordu ama 1970’ler
de iletişim konusu psikolingüistik teoriye kaymaya başladı. Bu kayış aslında o sıralar deneysel
temelli postpozitivist psikolojinin bilişsel teoriye genel olarak kayışıydı. Post pozitivist bilim
anlayışı içinde insana ve zihinsel süreçlerine bilişsel temelli ve bilişsel kaynaklı bakan bu görüş
açısı, bugün bilişsel psikoloji başlığı ile bilinir. Sosyal psikolojinin sosyal biliş çalışmaları da bu
genel bilişsel psikoloji modellerinin fikir ve teorilerine dayanır.

3) Sosyal bilişin ana süreçlerini tarif edip açıklayınız.

İnsanın zihin dünyasına malumat (information) dış dünyadan gelir, ama olduğu gibi gelmez yani
ayna gibi yansımaz. Yeni gelen eskiden gelmiş olanlarla birlikte işleme sokulur ve yeniden inşa
edilir. Dolayısıyla insanın zihin dünyası sürekli bir inşaa halindedir. Bu inşaatın mimarı ise kişinin
kendisidir (Markus ve Zajonc, 1985). Bu arada hatıralar, duygular, eskiden öğrenilenler,
duyduklarımız, gördüklerimiz her biri zihnimize sürekli malumat akıtır. İşte bütün bu malumatın
işlendiği faaliyet takımına biliş adı veriyoruz.

4) Sosyal biliş malumatı stratejik şekilde nasıl işlediğini anlatınız.

Gelen malumat alınır, düzenlenir, bilinir hale gelir ve sonucunda bilgi (knowledge) ortaya çıkar.
Gelen malumat bilgi haline gelene kadar algı, hafıza, düşünce ve dil gibi süreçler tarafından
işleme tutulur. Bütün bu işlemler birbirine çok sıkı örülü ve birbirine gömülü bir vaziyette
gerçekleşir sözgelimi bilgi hafızadan ve düşünce çıkarımlarından gelir. Bu işlemler birbiriyle
etkileşim halindedir, biri diğerini takip eder ve diğer birini önceler.

5) Kategorizasyonla sağlanan nedir?

Algı sahamıza giren herşey kategorize edilerek anlamlandırılır. Kategorileştirilemeyen anlamsız
kalır ve sorun çıkartır.

6) Gelen malumatın anlamlandırılması ya da anlamın proseslenmesi nedir?

Kategorizasyon süreci algı dünyamızda benzer nesneleri sınıflayarak anlamlandırmamızı
kolaylaştırır. Ama yanı sıra yanlış çıkarımlar yapmamıza da yol açabilmektedirler. Çünkü
kategorileştirme, gelen malumatın ötesine geçen bir süreçtir. Stereotipleme aynı kategori içinde,
aynı grup içinde sınıflanan nesnelerin, insanların, şeylerin niteliklerini oldukça genel vasıflara
göre tanımlamaya hazır olma halidir. Size söylenen birkaç özellikle, bütün bir imajı çıkarırsınız.

7) Şema ve senaryo terimlerinin sosyal bilişteki rolleri nelerdir, ne iş yaparlar?

Kategorilerin içeriğini ,İçerik hakkındaki bilgileri araştırmacılar, bilişsel bir yapı olarak, şema
kavramı ile açıklamaya çalışırlar. Şemalar, kendimiz de dahil olmak üzere etrafımızdaki şeylerin
ne olduğuna dair anlamsal malumatlardır. Şematik malumat, kavramların ve fikirlerin insanın
bilişsel dünyasında birbirleri ile nasıl ilişkili olduğunun temsilidir.
Şemalar farklı türden değişik insanlar ve insan grupları hakkında malumatı kodlar. Bunun yanı
sıra farklı tarzlardaki sosyal etkileşim biçimlerini de kodlar. Biz bunlara senaryolar demekteyiz.
Diğer türden şemalar gibi senaryolar da bir dizi nesneyi bir varlık halinde sınıflayan kavramsal
bağlantı çatıları sağlar.

Sosyal Psikolojiye Giriş-1 Vize
Ünite-7
1) Klasik atıf teorilerinin ana ögeleri nelerdir?
İçsel atıf/dışsal atıf
2) Heider’in kişisel atıflar ile kişisel olmayan atıflar ayırımı nedir?

Heider, insanların bir olay karşısında kullandığı iki farklı nedensel atıftan bahseder: ‘Adamın,
kafasına çarpan sopanın çürümüş ağaçtan mı düştüğünü yoksa bir düşman tarafından mı
sallandığını keşfetmesi, arada gerçek bir fark yaratır’ (Heider, 1958, s/16). Eğer sopanın ağaçtan
düştüğüne inanırsa yani bu olayın kazara olduğunu düşünüyorsa olayı açıklarken kişisel olmayan
sebepler atfeder (dışsal atıflar). Çünkü ortada sorumlu tutulacak yada suçlanacak birinin
olmadığını düşünmüştür. Ama işin içinde bir kasıt olduğunu düşünüyorsa, belli birinin bu işten
sorumlu olduğunu yada bunun suçlusu olduğunu düşündüğünde kişisel sebeplere atıfta
bulunacaktır. Kişisel atıfların (içsel atıflar) arkasında her zaman bir kasıt çıkarımı vardır. Heider’a
göre, bu sebeple, olayların niçin meydana geldiğini belirlemek, insan düşüncesinin asli bir özelliğidir.

3) Kelly’nin atıf modeli ile Weiner’in yaklaşımındaki benzerlikler nelerdir?

Sosyal psikologların yarattıkları bu insan imajına uyan bir başka teori de Harold Kelley’nin
(1967) sosyal algı modelinden türettiği birlikte değişim teorisidir (covariation model theory).
Kelly’e göre, insanlar gözledikleri davranışlara sebep atfederken tıpkı bilim adamı gibi,
gözledikleri şeye sebep olan farklı farklı değişkenlerin görece katkılarını hesaplarlar. Olaydaki
farklı etkilerin neticelerini değerlendirir ve birlikte değişip değişmediklerine bakarlar. Sözgelimi
nereye gideceğinizi haber vermemeniz babanızı her seferinde kızdırıyor ise, burada birlikte
değişim yüksektir; eğer arada sırada kızıyor ise burada düşük bir birlikte değişim vardır. Naif bir
bilim adamı olarak, babanızın sinirlenmesini en çok hangi olay ya da davranışla yüksek birlikte
değişim içinde görüyor iseniz o olay ya da davranışı babanızın sinirlenme sebebi olarak
görürsünüz.

Weiner insanların bir işteki başarı veya başarısızlık için yaptıkları atıfların sebepleri ve sonuçları
ile ilgileniyordu.

Weiner, insanların bu tür atıflarda bulunurken üç boyutu göz önünde bulundurduklarını öne sürer.

1. Sebebin konumu: sebep içsel mi (yani sebep kişinin kendinden mi kaynaklanıyor), yoksa dışsal mı? (ortamdan mı kaynaklanıyor).

2. Sebebin kalıcı ya da geçici oluşu: İçsel ya da dışsal sebepler, kalıcı sebepler midir? Yoksa geçici sebepler midir? Eğer kalıcı türden sebepler ise bunlar uzun süreli ve devam eden türden sebeplerdir. Kalıcı değiller ise değişebilen ve geçici sebeplerdir. Bazı sebepler hem içsel hem de
kalıcı olabilir (matematiği kafam almıyor onun için istatistikten geçmeme imkân yok), içsel ama geçici de olabilir (istatistik dersinden geçmem için kafama matematiği iyice sokacak, bilen birini bulmam lazım!). Dışsal nedenler için de kalıcılık ve geçicilik aynen geçerlidir. Olaylar ve
davranışlara dışsal ve kalıcı bir sebep (istatistik hocasının notu kıt, dersi geçmeme imkân yok) bulabildiğiniz gibi, yine dışsal ama geçici sebep de (istatistik hocasının notu kıt ama seneye dersin hocası değişiyormuş!) bulabilirsiniz.

3. Sebebin kontrol edilebilirliği: ne derece bir gelecekte kişi performansını kendi kontrolü altına alabilecektir? Weiner’a göre (1986), sebeplerin bazıları insanların kontrol altına alabileceği, bazıları ise kontrol altına alamayacağı türdendir. Sözgelimi ders alarak, çaba sarf ederek tango
öğrenebilirsiniz ama dans yeteneğinizi değiştirmenize imkân yoktur. Yetenekli bir dansçının tango performansı her zaman, sizin tango performansınızdan daha üstün olacaktır.

4) Temel atıf tarafgirliğinden kastedilen nedir?

Davranışın sebebini durumsal özelliklere değil, kişisel özelliklere dayanarak açıklama eğilimine
temel atıf tarafgirliği denir.

5) İçsel atıf dışsal atıfta davranışın kasten yapılıp yapılmadığı hesaba katılır mı neden?

Katılmaz. Heider’a göre davranış, insan algısının bir niteliği olarak, her zaman, içinde bulunduğu
ortamın önüne geçerek çarpıcılık kazanır. Yani ortam arkaplan olarak kalır, davranış önplana
çıkar. Dolayısıyla diğerlerinin davranışları hakkında açıklamalarda bulunurken, ortamın
etkilerinden ziyade davranışı yapan ön plana çıkar. Kendi davranışlarımızı açıklarken bu sefer
ortam, davranışın önüne geçer ve davranışı yapanın etkisi arkada kalır. Davranışı seyreden
gözlemci davranışın sebebini failin kişilik özelliklerine bağlayarak, içsel atıfta bulunur ve temel atıf
hatasına düşer. Davranışı yapan fail ise yaptığı davranışın sebebini ortamın etkilerine bağlayarak
dışsal atıfta bulunur.

6) 1980’lerden sonra atıf teorilerinde nasıl bir yaklaşım edinilmeye başlandı

1980’lerden itibaren bir grup Avrupalı deneysel sosyal psikolog nedensel atıflarda dilin
semantik özelliğini tartışma konusu edindi. Klasik atıf modellerinde dilin kendisi temel
değişken olarak eklenmiyordu. Bilişin aracı, vasıtası (bağımlı değişken) olarak bakılıyordu.
1988’de Şemin ve Fiedler nedensel atıf araştırmalarında dilsel sistem halinde inşa edilmiş
kategorilerin hesaba katılması gerektiğini öne sürmüştü. Nitekim araştırmalar, insanların kendi
hareketlerini açıklarken kullandığı fiillerin anlamsal nitelikleri ile diğerlerinin hareketlerini
açıklarken kullandığı fiillerin anlamsal niteliklerinin birbirinden farklılaştığına işaret etmekteydi.
Bu yöndeki araştırmalar dilin karmaşık ve incelikli oluşu üzerinde durarak, belli kelimelerin
olayların nedensel açıklamaları üzerinde ne gibi güçlü çıkarımları olduğunu incelemektedir.

Sosyal Psikolojiye Giriş-1 Vize
Sosyal Psikolojiye Giriş-1 Vize

 

auzef çevrimiçi

Facebook
Facebook Sosyoloji Grubu
TOEFL FRAMMAR

Editor

Editör

error: Kopyalamaya Karşı Korumalıdır!